Giriş Yapın

Facebook ile Bağlan Sizin adınıza paylaşım ve izinsiz gönderim yapmıyoruz.

Arda 6 Yaşında!

Arda 6 Yaşında!

 

Başlıktan da anlaşılacağı üzere oğlum yeni yaşına girdi. Yaş hesabı kişiden kişiye değişen, uzattıkça da sıkan bir konu olduğu için “6 mı 7 mi?” muhabbeti yapmayacağım. Gönül gözümle gördüğüm, büyümesinden korktuğum oğlumun benim takvimime göre işleyen yaşını yazacağım.

Evet Arda 6 yaşında! Okuldaki arkadaşlarına özenip bu sene doğum gününü sınıfında kutladık. 20-25 dakika içinde 14 öğrenci 2 öğretmen ve bir anneyle kutlanan oldukça hızlı, ama programlı, gürültülü ama ses kirliliği yaratmayan şirin bir doğum günüydü.  Akşam eve geldiğinde “Nasıl, doğum gününden memnun kaldın mı?” soruma kibarca ve her zamanki  “ağırlığıyla” evet diye cevap vererek “günü” bitirdi.

Müsaadenizle sizlere biraz Arda’dan bahsetmek istiyorum bu yazımda. “Oooo, bunun da iyi ki bir çocuğu var” demeyin… Ben de her anne gibi çocuğumdan bahsetmekten, onu anlatırken içimin burkulup, ağlamaklı olmaktan garip bir haz alıyorum. Çocuğa bağımlı yaşamak, onun varlığıyla yoğrulup, sorunlarıyla bütünleşmek, nihayetinde “çocuk mazoşisti” olmak bu olsa gerek…   

21. yüzyılın tüketim ve bilgi kirliliği altında yetişen bir çocuk olmasına rağmen; sakin, uyumlu, taleplerinde tutarlı ve mantıklı bir çocuktur Arda. Ona hiçbir zaman şiddeti çağrıştıran oyuncaklar almadık, almayışımızın nedenini de anlattık. O da bizden bu tür oyuncakları hiç istemedi. Her daim televizyondan, arkadaşlarından hatta aile çevresinden gözüne gözüne sokulmasına rağmen… Oyuncakçıya gittiğimizde fiyatları üç rakamlı sayılarla ifade edilen şeylerle ilgilenmedi. “İlla bunu istiyorum, bunu alacaksınız” diye hiç diretmedi. Oyuncak seçimini sürekli arabalardan yana kullandı. En büyük sıkıntımız araba reyonunun önünde geçirdiğimiz uzun dakikalar oldu (en az 20 dakika) Tek tek her modeli inceleyerek, ne alacağına hep kendi karar verdi.

5 yaşında okumayı öğrendi, biz ne ara nasıl olduğunu bile anlamadan…  Satranca merak sardı, öğrenmekle de yetinmedi, babaannesine bile öğretmeye kalktı. En çok sevdiği oyunlardan biri kelimeden kelime bulma oldu. Her araba seyahatimizde oynanan, oynandıkça bulduğu kelimelerle bizi bile şaşırtan…

Mantığıyla, olayları algılama ve kavrama tarzıyla bizi şaşırttı. Dönem sonu portfolyo sunumunda “daire kareden ve dikdörtgenden farklı, çünkü bunun kenarı yok” diyerek bilgiyi mantığıyla özdeşleştirme becerisini, “dikdörtgenin iki kısa kenarı var, ama karenin bütün kenarları aynı” diyerek dikkatini ayrıntılara verebildiğini, yaptığı resimlerle yaratıcılığını bizlere gösterirken biraz utangaç ama kendinden emindi. Hele Türkçe bilmeyen İngiliz öğretmeninin sunum dosyasından sorduğu soruları anlayıp (nasıl diye sormayın bilmiyorum?) bir iki kelimeden oluşan kısa ama net verdiği cevaplarla yüzümüzün ne hal aldığını sizlere anlatamam. Yaklaşık 15 dakika süren, tadı damağımda kalan bu özel dakikaların sonunda ben yine dokunsanız ağlayacak bir halde oğlumun yanağına kocaman bir öpücük kondurabildim sadece, o yine sakin, utangaç, en ufak bir şımarma belirtisi göstermeden öğretmeninin uzattığı şekeri almakla meşgulken…

Bu sene oğlumun doğum günü portfolyo sunum gününe denk geldi. Ve O bize ömür boyu unutmayacağımız, anne baba olarak gururla hatırlayacağımız muhteşem bir gün hediye etti.

Doğan her gün mutluluğunu

Parlayan ay huzurunu

Aldığın her nefes ömrünü daim tutsun.

İyi ki varsın canım oğlum, doğum günün kutlu olsun… 

Ocak/2009

 

 

              

İlginizi Çekebileceğini Düşündüğümüz Diğer Haberler
FACEBOOK YORUMLARI
ANNEBEBEK ÜYELERİ NE DİYOR?

Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.

Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..