Giriş Yapın

Facebook ile Bağlan Sizin adınıza paylaşım ve izinsiz gönderim yapmıyoruz.

İyi Anne Kötü Anne!

İyi Anne Kötü Anne!

 

Çocuğunuzu yetiştirirken, toplumsal yargıların ne kadar etkili olduğunu hiç düşündünüz mü?

Başkalarının söylediklerine ne kadar ehemmiyet verdiğinizi… 

Nalan Hanım çalışan bir bayanken, oğlunun doğumundan sonra iş yaşamına ara vermiş. Şu an oğlu 2 buçuk yaşında ve o tekrar çalışmak için yaşam koşullarını ayarlamaya çalışıyor. Ancak bu ayarlamalarda onu en çok çevresindeki insanların yaklaşımları yoruyor.

Annesi ve kayınvalidesi fikir birliği ederek (aynı fikirde oldukları çok nadirdir) çalışmaması gerektiğini söylüyorlar. Onlara göre çocuğu olan bir kadın evinde oturmalı, sadece çocuğuyla ilgilenmeli. Kreşe giden çocuk hırpalanır, ezilir, hastalanır, kötü olur… Çocuğunu kreşe bırakan bir anne ilgisizdir. Bir lokmacık çocuğu nasıl olurda ellere emanet edebilir? O kötü bir annedir.

Annesi, kayınvalidesi ve onların destekçileri komşular ve akrabalarla uğraşmak yetmezmiş gibi eşi de arada laf sokuyor. Kesinkes çalışmasına karşı olduğunu belirtmese de destekler hiçbir tavrı yok. Çoğu zamanda gelen eleştirilere sessizliği ile onay verir gibi bir hali var.

Gelinen noktada Nalan Hanım’da anneliğini sorguluyor.  Çocuğunu kreşe vermek istemesinin neden kötü olduğunu anlamaya çalışıyor? Çalışan annelerin neden tepki aldığını?

Sağlıklı çocuğun kilolu çocukla eşdeğer görüldüğü anlayışta, çocuğunun peşinden elinde kaşık dolaşan anne iyi, yemek istemek istemeyen çocuğu rahat bırakan anne kötüdür. Ya da 8 yaşındaki çocuğu sokaktan geldikten sonra elini yüzünü silip üstünü değiştiren anne iyi, yıkanıp temizlenmesi için onu banyoya gönderen anne kötü…  Örnekler çoğaltılabilir.

Dünya değişiyor. Doğa, kullandığımız eşyalar, ilgi alanlarımız ve elbetteki biz; insanlar. Geçmişin doğruları, geçmiştekilere göre doğruydu, o yıllarda kabul görüyordu.

Şimdilerde farklı insan kalıplarından bahsediliyor. Daha özgür, sorgulayan, kendine güvenen, sınır tanımayan…  Çok mu doğru? Bilmiyorum, tartışılır. Ama okuduğum başarı hikayelerinin hepsinin ardında “farklı” insan tipinin örnekleri var.

Bildiğim bir şey varsa, annelere çocuklarını nasıl yetiştirmeleri gerektiği konusunda sürekli karışanların yarattığı mutsuzluk ortamı. Herşey hakkında fikri, bilgisi ve “tecrübesi” olan bu kişiler sürekli öğüt vermeyi erdem sayarlar. Bir de bunu iyiliklerinden yaptıklarına inanır ve bunu sürekli belirtirler. Oysa hissettirdikleri yoğun bir bunaltma ve sıkıntı duygusudur.

Söyledikleri ile o kadar ilgililerdir ki, asıl olanın yaptıkları olduğunu anlamazlar bile. Yetiştirdikleri çocukların yani şimdinin anne baba, teyze, hala ya da amcalarının gerçekten olgun bir kişilik, sağlıklı ruh ve bedene sahip olup olmadığı tartışmalıdır ama onlar bunun farkında bile değillerdir. Çünkü onların amacı; anneye çocuğunu yetiştirirken destek olmak değil, kendi doğrularını haklı göstermek, yeni sosyal kimliğiyle tatmin olmaktır.

 

Tamam, sosyal bir varlık olarak çevremizle ve elbette aile çevremizle iletişim içinde olalım ama sürekli ne yapacağımıza karışan insanlara karşı da iletişimsizlik hakkımızı kullanalım. Sözleriyle karşısındakini mutsuz ettiğini fark bile edemeyen kişilerin bir annenin iyi ya da kötü olduğuna karar verebilecek bilince sahip olduğunu düşünmüyorum.       

Eylül 2010

 

   

 

 

 

İlginizi Çekebileceğini Düşündüğümüz Diğer Haberler
FACEBOOK YORUMLARI
ANNEBEBEK ÜYELERİ NE DİYOR?

Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.

Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..