Giriş Yapın

Facebook ile Bağlan Sizin adınıza paylaşım ve izinsiz gönderim yapmıyoruz.

Kaliteli Vakit Dedikleri

Kaliteli Vakit Dedikleri

 

 

 

Duru 2,5 yaşında. Onunla ben ilgileniyorum, anne olacağımı öğrendiğimden bu yana çalışmıyorum. Sadece anneyim. Onunla geçirdiğim her saniye o kadar kıymetli ki bazen bir gün bile bize yetmiyor bir şeyler paylaşmaya. Her günümüz dört dörtlük kaliteli paylaşımlarla dolu değil elbet. Büyüme ve yaş sendromlarını yaşıyoruz, hem de doruklarda. Okula başlamadan önce, çalışmayan bir anne olmanın sıkıntılarını da biraz yaşamadım desem yalan olur. Sabır ve kararımın arkasında olmam sonucu şuan lale devrindeyiz. Duru yarım zamanlı haftanın beş günü okula gidiyor. Kendime ayırdığım bu üç buçuk saatin benim için kıymeti paha biçilemez. Kahve içebildiğim, gazete, kitap okuyup, yazılarımı yazabildiğim, yegane zaman. Bir bardak kahve içmenin, markette sakin sakin, eksiksiz alışveriş yapılabilmenin aslında bir lüks olduğunu bilemezdim. Hayatımızdaki bazı noksanlar, bize sahip olduklarımızın kıymetini hatırlatıyor.

Gelgelelim asıl sizlerle paylaşmak istediklerime. Ben çocuk gelişim uzmanı değilim, pedagog da değilim sadece, yaptıklarından geri dönüşler alan, tecrübelerini paylaşma imkanı yakalayan bir anneyim.

Okul ile birlikte, çocuklardaki değişim gözle görülür oranda artıyor. İştahsız çocuklar yemek yeme alışkanlığı kazanıyor. Yalnız oynamaya alışkın çocuklar paylaşma olgusuna biraz daha yaklaşıyor. Okula başlamadan önce, Duru’yla her materyali denedik. Örneğin, kalemler şu minicik eller için üretilen tombul olanlarla girdi hayatımıza. Bazı geceler uyku arkadaşı bile oldu onlar bizim için. Sırasıyla pastel boya, sulu boya, parmak boyayı da denedik. En sevdiklerimiz hala şu tombul olanlar. Hem uçları yumuşak, hem tutumu kolay bu boyalarla kağıdı ve kalemi bir yaşından beri en sevdiğimiz oyuncak olarak yanımızdan ayırmıyoruz. Daha sonra küçük makaslarla tanıştık. Birkaç ay arayla zaman zaman önüne çıkararak denedik. Parmaklarına hakimiyeti daha yeni yeni oluşmaya başladı ama benim yardımımla baya bir şeyler kesti biçti bu arada. Cüceler için zehir içermeyen uhularla da o dönem tanışmıştık. Kestiklerimizi yapıştırdık bir süre. Fasulye, makarna, dışarıdan aldığım kahve karıştırma çubukları, karton bardaklar hepsi artık onun kesme ve yapıştırma materyalleriydi.

Mevsim ayrımı yapmaksızın çocukların asla karşı koyamadıkları şey, su. Banyo yapmayı sevmeyen çocuk bile suyla oynamayı sever. Banyoyu seviyorsa ve küvetiniz varsa doldurun. Yoksa bebekler için olan banyo küveti. Doldurun içine suya atılabilecek oyuncakları, alın elinize bir kitap, çekin banyoya bir sandalye, oturun yarım saat kırk dakika oynasın pıtırcık. O kadar çok eğlenecek ki, eviniz sevinç çığlıklarıyla dolacak. Banyoyu sevmiyorsa eğer küçük oyuncak bebekler için olan küvetlerden edinin. Banyoya havlulardan bir alan yapın ve bebeğini yıkamasını izleyin. Sizin kopyanız olduğunu görüp çok şaşıracaksınız.

Beraber kek kurabiye yapın. Küçük bir sehpa getirin mutfağa. Takın önüne küçük bir önlük, siz de takın tabii. O an mutfakta, sizin minyatürünüz olacak. Küçük bir kapta unu ve suyu yoğurun. Sert hamur kıvamına gelince koyun önüne. Kendi hamurunuzu da gösterin ona. Bu benim, bu da senin hadi bakalım şimdi kurabiye yapıyoruz deyin. Kurabiye veya hamur kalıplarını da koyun önüne. Bakın görün nasıl eğlenecek. Tabii daha sonra yaptıkları hijyen kurallarına uygunsa pişirin, yemeseniz de neler yaptığını görsün. Şekil veremiyorsa bile müdahale etmeyin, kendi kendine arzu ettiği şekilde sizinle birlikte mutfakta olmanın tadını çıkarsın. Daha sonra mutfağın kapısını kapatın ve doğru banyoya. Uyumadan da toplamak üzere o mutfağa girmeyi aklınızdan bile geçirmeyin.

Çocuklar için de biz yetişkinlerde olduğu gibi tebdil-i mekanda ferahlık vardır. Oyuncaklarının durduğu ve genelde oyun oynadığı alan (oyun odası veya çocuk odası) dışına çıkmak ve orada bir oyun kurmasına yardımcı olup, oynamak bazen çok keyifli olabiliyor. Biz, küçükken televizyondan korumak için edindiğimiz çitlerle, salonun ortasına bir ev yapıyoruz. İçine mutfak, çocuk odası ve oturma odası gibi köşeler hazırlıyoruz. Minderler, yastıklar, sehpalar en büyük materyallerimiz. Bebeğimize yatak bile yapıyoruz. Daha sonra onunla on on beş dakikaya yakın, oyuna adapte olması açısından oynuyorum. Daha sonra yavaş yavaş kenara çekilip, kitabımı elime alıp göz ucuyla da onu süzerek biraz dinleniyorum. Onun kendi kendine oynadığını görmek, evin farklı bir yerinde vakit geçirmesi hem onun için sıradanlığın dışına çıkılmış oluyor, hem de size birkaç dakika kitap okuyup ayak uzatma fırsatı sunuyor.

Benim en sevdiğim aktiviteye geldi sıra; film izlemek. O kadar çok şey okudum ve bu konuyu çocuk gelişim uzmanımızla da çok görüştüm, sanıyorum çocuklar ve televizyon ayrı bir çalışma gerektiren bir konu. Tek bir gerçek var ki, fazlası kesinlikle zarar. Ama o fazlayı kendi çocuğunuza ve durumunuza göre annelik içgüdüsüyle siz ayarlayacaksınız. Ben bir buçuk yaşından beri kızımla film izliyorum. Onun sevdiği ve onunla beraber seçerek aldığımız filmleri seyrediyoruz. Bunları sıralarsam, en sevdiği Madagascar bütün serisi, Neşeli Ayaklar 1,2, Buz Devri bütün serisi, son zamanlarda da favorimiz Karlar Ülkesi ile Çılgın Hırsız 1. Öğlen uykusundan uyanınca bunlardan bir tanesini kendisi seçiyor ve izliyoruz. Tabii ki elimizde atıştırmalıklarımızla. Bunlar içi sütlü çikolata, mevsimine uygun meyve, leblebi şekeri, patlamış mısır veya hazırladığım smoothie (muz, bal, kakao, süt karışımı). Bunların hepsi birden de olur, azar azar da. Çocuğunuzun yeme potansiyeline ve sevdiği şeylere göre şekillendirebilirsiniz. Aslında bunların hepsi yerken çok dikkatle gözlemlemeniz gereken gıdalar, özellikle gözünüzü ayırmamanız gerekiyor üstünden. Beraber yan yana kanepeye uzanıp, üzerinize de battaniye alıp, keyifle bir saat film izleyebilirsiniz. Televizyon konusunu da, çok abartmadan tadını çıkarmak en iyisi.

Bütün bunlar vakit geçirmek, onunla keyifli birkaç dakika için örnekler,  asıl benim size en büyük önerim, her zaman ona oynaması için bir ortam veya oyun arkadaşı (ki bu hep babası veya siz olursunuz) sağlamamanız. Bırakın kendi kendine kendisiyle biraz vakit geçirsin. Onunda özeli var, kendini, yapabileceklerini keşfetmeye, hatta sıkılmaya ihtiyacı var. Kendi kendine oyun kursun, konsantre olmaya çalışsın, yapamasın, sıkılsın, size seslensin ve işim var gelemem ile tanışsın.

Belirttiğim gibi çocuk gelişimi ile ilintili bir eğitim almadım. Ama annelik gibi önemli bir deneyimi kazandım. Bu da bana tek bir şeyi öğretti. Çocuk eğitiminde gelişiminde tek bir doğru yok. Sizin çocuğunuzun karakteri özgündür, doğrusu var. Her çocuk kendi doğrusunu kendisi belirler. Bize de onu uygulamak düşer.

 

Sevgiyle kalın

İlginizi Çekebileceğini Düşündüğümüz Diğer Haberler
FACEBOOK YORUMLARI
ANNEBEBEK ÜYELERİ NE DİYOR?

Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.

Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..