Giriş Yapın

Facebook ile Bağlan Sizin adınıza paylaşım ve izinsiz gönderim yapmıyoruz.

Yonca Evcimik

Müziği Dansla Birleştiren İsim

Yonca Evcimik ile Röportaj: Müziği Dansla Birleştiren İsim

 

Dans eğitimini sesiyle birleştirerek bizlere Abone albümünü sunan ve aslında bunu Türkiye’de ilk kez yapan bir kadın Yonca Evcimik. Röportajımız sırasında o anlattıkça sürekli “evet bu da bir ilk” diyerek cümlesine dahil oldum. Hem bu kadar ilki gerçekleştireceksiniz hem de bu kadar mütevazi olacaksınız, “olamaz” değil mi? Ama oluyor, çünkü bunu başaran ve etrafına pozitif enerji saçan biri nam-ı değer Yoncamik. Şimdilerde hayvan sevgisi ve duyarlılığından dolayı “Var olmak haktır!” projesiyle ilgileniyor. Hayvanlara olan sorumsuzca davranışların sonuçlarını Kabahatler Kanunu’ndan çıkarıp, Suçlar Kanunu’na girmesi için çabalıyor. Projeye Başbakan, Kadir Topbaş, Haytek ve birçok gönüllü isim destek veriyor. Bizde bu projeye destek olmak adına, sizleri bilinçlendirelim istedik ki hayvanlara karşı sorumluluk duygumuzu daha da arttıralım.

Abone şarkınızın sizin için yeri ayrı olmalı. Bu zamana kadar satış anlamında üzerine geçilmemiş. 1991 yılında 2 milyon 800 bin adet satan bu albümünüzün başarısındaki temel nokta neydi sizce?

Hayatımdaki mihenk taşlarından biridir. Konservatuara girişim, arkasından tiyatroda çalışmaya başlamam ve tabiki 1991 yılında abone albümüm. İşlerin bu kadar olacağını kimse bilemezdi ama ben iyi bir şey olacağını, farklılık yaratacağını biliyordum. Korsanı da düşünürsek aslında bu rakam daha da fazla. Yani o gün 5 milyon civarında satış yaptığını düşünebiliriz. Bu başarımın sırrı; Türkiye’de bir farklılık yaratıyor olmamızdan kaynaklanıyor. Yabancı şarkılara Türkçe sözler yapıyorduk. Pop anlamında ve dansçılarla birlikte “Abone” albümü bir ilk oldu. Sonuçta ben önce profesyonel derecede dansçıyım, sonra şarkıcıyım. Dolayısıyla yaptığım işin içinde dans da olmalı. Abonenin ritmi bugün bile gidecek bir ritim ama 1990 yılında hiç olmayan bir şeydi. Benim yurtdışına açık olmam, sürekli onları takip etmem, sözlerin de çok  iyi olması ki sözler rahmetli sevgili Aysel Gürel’e aittir. Ben dans edeyim diye bu parça yapıldı, Aysel Gürel’de buna uygun sözler yazdı. Onu ben söylemeseydim ya da o sözler böyle olmasaydı, olmazdı. Çünkü bu bir bütün.

Dansla birlikte müziği birleştirmede öncü oldunuz diyebiliriz sizin için değil mi?

Benden öncede dans eden vardı mutlaka ama hem dans edip hem de şarkı söyleyen yoktu. Yine bu anlamda da Abone’nin yeri ben de ayrıdır.

Bu albümün öncesi de var tabiki. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Yüksek Bale Bölümü’nden mezun oldunuz. Konservatuarı seçmenize sebep olan neydi? Çocukluğunuzdan beri size büyüyünce ne olacaksın diye sorduklarında “şarkıcı-dansçı” cevabını mı verirdiniz?

Bu soruya ne cevap verdiğimi çok net hatırlamıyorum. Ne doktor ne de öğretmen olmak istedim ama.  İlkokulda dans etmeye başladım ben. Meğer o günlerde farkında olmadan geleceğimi hazırlamışım.

Yonca Evcimik deyince; hep mutlu neşeli bir kadın aklımıza geliyor. İnsanın mutlu bir yetişkinlik geçirmesinde mutlu bir çocukluk oldukça önemli. Çocukluğunuz nasıl geçti?

Çok özgür ruhlu bir çocukmuşum. Hareketli, kıpır kıpırmışım. Ailem hep destekçi ve hoşgörülü olmuştur bana karşı. İlkokuldan sonrada konservatuar eğitime sokmaları o zamanlar çok mantıklı değildi. İleride ne olacak bilinmeyen bir durumdu. Fakat çok istekli ve yetenekli olduğumdan dolayı beni bu şekilde yönlendirdiler ve kariyerimde en önemli adımlarımı atmamda bana destek verdiler.

2007 yılında Cumartesi sabahları ekrana gelen “Yoncimik Harikalar Diyarı” adlı bir çocuk programı sundunuz. Söz konusu çocuklar olunca ayrı bir özveri gerekiyor öyle değil mi? Çocuklar tarafından bu kadar sevilmenizin nedeni ne olabilir?

Çocukları kandıramıyorsunuz. Çünkü onlar sizi ya seviyor ya da sevmiyor. Bir de sizin samimi olup olmadığınızı çok iyi algılıyorlar. Ben çocuklar için özellikle bir şey yapmadım ama çok sevildim. Bu kadar seviliyor olmak da güzel bir şey tabii ki. Çocuklara çocuk gözüyle bakmıyordum, sanki benimle aynı yaştalarmış gibi davranıyordum, çok sevdiğim bir program oldu. Çok yetenekli çocuklarla karşılaşmıştım bu programda.

Bu kadar çocukları seven ve onlar tarafından sevilen birisiniz. Anne olmayı hiç düşünmediniz mi?

Bu başka bir şey, bunun hissedilen bir duygu olduğunu zannediyorum ben. Arkadaşlarımın arasında sadece çocuk sahibi olmak için evlenenler de vardı. Çocukları sevmeme rağmen bir çocuğum olsun demedim. Gerçi çok fazla çocuklarla bir arada olmaktan, aşırı hayvan sevgisinden hep bir sorumluluğum vardı zaten. Belki bu yüzden belki de benim bu dünyadaki görevim anne olmak değilde başka şeyler yapmak mı bilemiyorum. Bir yerden sonra tren kaçıyor ama her an her şey olabilir.

Projeleriniz çoğunlukla genç ve çocuk ağırlıklı. Yonca Evcimik çocuklar için nasıl bir dünya çizerdi?

Tüm çocuklara barış dolu ve temiz bir dünya diliyorum. Şu andaki gidişatı hiç iyi görmüyorum. Gençlerin daha kolay para kazanmanın  ya da çalışmayıp koca parası yeme derdinde olan kızların durumunu görünce çok üzülüyorum. Çünkü ben kendimi bildim bileli uğraşıyorum. Yaratmaya çalışıyorum, kendi ayaklarım üzerinde duruyorum, üretmeye çalışıyorum ama şimdi öyle değil maalesef ki. Demek ki farkındalığı arttırmak, insan ve doğa sevgisi aşılamak lazım ki şu an da benim yapmaya çalıştığım projede bu yönde zaten. Hayvan hikayesi ile birlikte çok ciddi bir çalışmaya başladık. Eğitim Bakanlığı da destek veriyor. Çocuk yaşlarda hem doğa hem de hayvan sevgisini aşılayıp daha vicdanlı ve duyarlı çocuklar yetiştirmeliyiz.

Son zamanlarda gündemde olan “Var olmak haktır!” projenizden bahseder misiniz?

Projemizin adı: “Var olmak haktır” tamamen doğal hayvanlar üzerine kurulu. Ana başlığı da “Türler arası dayanışma” Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş ve Haytap’ın birlikte üstlendiği proje. Televizyon çalışmamızı yaptık, Mayıs ayında televizyon tezeerları ve Haziran ayında single’ımız çıkacak, Eylül’de daha büyük tanıtıma başlayıp Ekim’de de önce İstanbul’daki 39 belediyeyi dolaşacağız. Bu belediyelerin 23 tanesinde barınak var. Barınakları hayvan bakım evi olarak iyileştirmek için bir çalışma yapacağız.  Gittiğimiz belediyelerde çevredeki okulları toplayacağız ve 40-45 dakika sürecek ve çocuklara hayvan sevgisini anlatacak bir tiyatro oyunumuz olacak. Ardından bir bir gösteri ve sonrasında da ben de bir şarkı söyleyeceğim, şenlik havasında toparlayıp, bitireceğiz sunumumuzu.

“Var olmak haktır” projesinde amaç hayvan haklarını daha işe yarar hale getirmek…

“Var olmak haktır” projesine insanlar kedi köpek olayı olarak bakıyorlar ama olay orada değil. Toplumsal mesele bu. Çünkü bizim amacımız hayvana şiddetin, tecavüzün kabahatler Kanunları’ndan çıkıp suç olmasını sağlamak ve hayvan haklarının daha işe yarar hale getirilmesini sağlamak. Sokakta  köpeklerimizi eğitelim, aşılayalım, halk arasında daha rahat bir şekilde yaşamasını sağlayalım, çünkü onlarda aynı yaradan tarafından yaratıldı, aynı haklara sahipler. Bizler insanlar olarak hor göme hakkına sahip değiliz. Aslında onlara bakmakla yükümlüyüz diye düşünüyorum. İstatistiklerde çok kabul edilmiş şeyler var. Dünyada tecavüz ve seri katillerin işe çocuk yaşlarda hayvana şiddetle başladıkları ispatlanmış, hayvan kesmeyince sokaktaki çocuğa yöneliyor, o olmayınca engelli vatandaşa yöneliyor, ondan sonra da kadınlara. Dünya bu suçlara karşı hapisle önlem almış. Amaç halkı bilinçlendirmek ve bu resmi halkımıza göstermek. Bu meseleye toplum meselesi olarak bakmalıyız..

Çocuklar için kendi kaleminizle ve psikiyatr-pedagogların denetiminde hazırladığınız ‘’Yoncimik’ in Maceraları kitaplarında yazarlıkta da başarılı olduğunuzu 2006 yılında ‘’Yoncimik’’ adını Türkiye’nin ilk ve tek lisanslı markası haline getirerek kanıtlamış oldunuz.

Madem çocuklar beni bu kadar seviyor, artık onlar için bir şey yapmalıyım diye düşündüm. Çünkü ben müzik yapıyorum ve herkese göre yapıyorum. Okul döneminde 3 yaşından başlayan çocuklarla eğitimlerimizi veriyorduk. Çocukların kıyafetleri hep standarttı. Araştırınca Barbie Sindy gibi ürünler altından çıktı. Türkiye’de lisanlı ürün yok mu diye düşündüm. Hatta araştırınca “Ayşegül’ün Maceraları’nın da Fransız yapımı olduğunu öğrendim. Bu bir işaret dedim ve çalışmalara başladık. Benim resimlerim çekildi, çizimler yapıldı, çocukların önlerine skalalar koydum ve onlardan da fikirler alarak Yoncamik modellerimiz çıktı ortaya arkasından da bebeklerimiz geldi.

Türkiye’nin ilk ve tek yerli lisanslı ürünü olan “Yoncimik Bebeği”ni piyasaya sürdünüz. Bu proje nasıl gelişti? Aklınızda hep var mıydı yoksa birden gelen bir ışık size “evet bunu yapmalısın Yonca” mı dedirtti?

Bu bebeğin bir farklılık yaratması gerekiyordu. Ben dans ettiğime göre onun da dans edip şarkı söylemesi gerekiyordu. Mikrofonu ağzına getirdiğinizde benim sesimden şarkı söylüyordu. Sonrasında çantalar çıktı ki onlarda hala satılıyor. Markalaşmak adına attığımız adım yavaş yavaş, güzel bir şekilde devam ediyor.

İlk televizyon dizisi olan “Çılgın Bediş” 1996 yılında ekrana merhaba dedi. Yine bir ilkten bahsediyoruz.

İlk başta kabul etmedim diziyi, ben oyuncu değilim demiştim. Sonra sonra yapımcımız kandırdı beni ve kabul ettim. Bir süre her şeyi kenara bırakarak diziye sarıldım. Şimdi iyi ki de diziyi de yapmışım diyorum. Çılgın Bediş aynı benim gibi biriydi bu yüzden de o kadar çok tutuldu diye düşünüyorum. Ben dizide kendim gibiydim, orada binlerce karaktere girdim, çok eğlenceliydi.

Çocukluğunuzdan beri hayal ettiğiniz her şeyi yaptınız mı?

Evet, bu yüzden kendimi çok şanslı buluyorum. Hayalin sonu yok. Mesela şu anda yapmış olduğum sosyal sorumluluk projesi de hayallerimden biriydi. Sanmayın bir anda gaza geldim de bunu yapmaya başladım. Bu kadar büyük projenin altından gelerek yine hayalimi gerçekleştirmeye çalışıyorum.

Müzikallerde de (Hisseli harikalar Kumpanyası-Devekuşu) oynamışlığınız ve başarılı bir dizide rol almışlığınız var. Bunlara rağmen son zamanlarda sizi neden böyle bir projede ekranların önünde göremiyoruz.
Çılgın Bediş dizisi o kadar çok başarılı oldu ki onun üzerine bu kadar başarılı olabilecek bir proje gelmedi. Gelmiş olsa kabul ederdim.

Takıntılarınız var mıdır? Uğursuzluğuna inandığınız şeyler?

Üç kere kulağımı çekip tahtaya vururum, hapşırdığım zaman illa karşımdaki kişinin çok yaşa demesini isterim. Yapmak istediğim bir şeyi sonuca ulaştırmadan paylaşmayı sevmem.

Hayatınızın ilkleri nelerdir? Bunları başarıyor olmanın size hissettirdikleri nelerdir?

İş yapmak bir anlamda bir cesaret işi. Elinizi taşın altına sokuyorsunuz ne olacağı belli değil. Kaldı ki Yeni bir şeyler denerken kayıplarımızda oldu tabiî ki ama pişman değilim, iyi ki yapmışım. Olduğum yerde saymak istemedim hiçbir zaman. Madem bir işi yapıyorum sonuna kadar yapmalıyım diye düşünürüm her zaman. Birilerinin biraz daha cesaretli olması lazım. O birilerinden biri de benmişim ki bunları yapmışım.

Röportaj: Aslıhan Gündüz

İlginizi Çekebileceğini Düşündüğümüz Diğer Ropörtajlar
FACEBOOK YORUMLARI
YORUMLAR

Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.

Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..