Giriş Yapın

Facebook ile Bağlan Sizin adınıza paylaşım ve izinsiz gönderim yapmıyoruz.
Anne Karnında Strese Maruz Kalan Bebek Hastalanabilir
Anne Karnında Strese Maruz Kalan Bebek Hastalanabilir

Anne Karnında Bebek Hareketleri

Anne Karnında Bebek Hareketleri

Hamileliğin ortasından itibaren anne adayları bebeklerinin hareketlerini hissetmek, onun varlığını ve gelişimini bedenlerinde duyumsamak istiyorlar. Bu nedenle hamilelikte en çok sorulan sorulardan biri bebek hareketleridir. Hatta bebeğin hareketine göre sağlık durumu ya da davranış gelişimi hakkında yorumlar bile yapılabilir. Hisar Hospital’den Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Esra Tuştaş Haberal, anne karnındaki bebeğin hareketlerinin ne anlama gelebileceği konusunda bilgiler veriyor.

Bebek hareketleri

• Bebek ilk olarak 8. hafta civarında hareketlenmeye başlar. Bu hareketler omurga hareketidir. Ultrasonda bebek sanki zıplıyormuş gibi görünür. Bu hareketleri annenin hissetmesi neredeyse imkansızdır.
• Uzuv hareketleri 12. hafta civarında başlar. Ufak ve hafif hareketlerdir. Bazı anne adayları bu durumu hissettiklerini düşünseler de çok mümkün değildir.
• Annelerin hareketleri hissetmeye başladıkları dönem daha çok 20. hafta zamanıdır. Eğer daha önce gebelik yaşamışlarsa  20. haftada hissedilen hareketler, 16.hafta civarında da hissedilmeye başlanabilir.
• Anne karnında en hareketli dönemleri 24. haftadan sonra başlar. Bu haftadan sonra onun hareketini sürekli hissetmek isteyen anne adayları, bebeğin sağlıklı ve yaşıyor olduğu düşüncesiyle olaya ayrı bir boyut kazandırır. Hareket etmemesi durumunda heyecan ve telaş yaşanabilir. Bebeğin hareketleri 26. haftaya kadar hissedilmediği taktirde doktora bildirilmelidir.

Bebeğiniz hangi sıklıkta hareket ediyor?

Bebeğin hareketlerinde anne adayını düşündüren başka bir konuda, bu hareketlerin sıklığıdır. Kimileri bu hareketleri çok sık olarak tanımlarken, kimileri de hareketlerin azlığından şikayetçidir. Bebek hareketleri gün boyunca değişkendir ve devamlı hareket etmesi beklenmemelidir. Bebeğin de uyku aralıkları olduğu unutulmamalıdır.

20-24 gebelik haftaları arasında günde en az 1 kere hareketin hissedilmesi önemlidir. Günlük toplam sayının bir önemi yoktur. Bir gün fazla bir gün az hissedilirse panik yapmaya gerek yoktur. Ancak 24. gebelik haftasından sonra günde en az 10 kere hareket etmesi gerekir. Annelerin bu hareketleri sayması istenir. Eğer 24 saat içinde toplam 10 hareket olmazsa bir doktora başvurmakta fayda vardır. Hamileliğin 28. haftasından sonra bebeğin hareket sayısı, bebeğin durumu hakkında gerçek bilgiyi verebilir. Bebek bir günde 100-150 kez hareket eder. Ancak bu hareketlerin tamamı annenin hissedebileceği büyüklükte değildir. Günde 15-20 defa net hareketi hissetmek, bebeğin sağlıklı olduğunu büyük oranda göstermektedir.

Hareket sayısı bebekten bebeğe değişir. Bu nedenle başka hamilelerle veya önceki hamileliklerle karşılaştırmak doğru bir yaklaşım değildir. Bebeğin çok hareket etmesi, ilerde hiperaktif bir çocuğa sahip olunacağı anlamına gelmeyeceği gibi; az hareket eden bebeğin de problemli bir bebek olacağı anlamına gelmez. Ayrıca bu hareketlerin cinsiyetle herhangi bir bağlantısı bulunmamaktadır. Annelerin en sık yaptığı yanlış bu durumlarda karşılaştırma yapıp gereksiz panik olmaktır.

Annenin yaşamı bebeğin hareketlerini etkiler mi?

Özellikle çalışan anneler için sürekli hareket halinde olmak ve yorulmak hatta yemek yemeye vakit bulamadığından aç olmak, bebeğin hareketlerinin hissedilmemesine neden olabilir. Bebek karın içinde sallandığından uyku süresini uzun tutmuş olabilir. Üstelik bebeğin karındaki duruşu da hareketlerin hissedilmesini engelleyebilir. Bebek hareketleri genelde en çok sabahları, gece yatınca ve yemeklerden hemen sonra hissedilir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, doğum yaklaştıkça ve bebek büyüdükçe, yeri daraldığından hareketleri yavaşlar.

Anne karnında bebek duyu gelişimi

Bebeğin duyuları anne karnındayken gelişmeye başlar. Dolayısıyla da bebeğin verdiği tepkiler, işitme, dokunma, tat alma, görme duyuları geliştikçe ortaya çıkar.
• Bebeklerin anne karnında ilk gelişen duyularından biri tat almadır ve 12. haftadan itibaren gelişmeye başlar.
• Koku alma duyusu ise tat alma duyusu ile birlikte gelişir.
• Bebek duyduğu seslere de zamanla tepki verir. Annenin konuşması ve sesinin yüksekliği onun farklı tepkiler vermesini sağlayacaktır. Yumuşak tonla konuşulması onu sakinleştirecek, sinirli olmak ve sesin yükselmesi onun tekmelerine neden olacaktır. 34. haftada işitme duyularını tamamlar.
• Dokunma duyusu ise son halini 20. haftada tamamlar. Dolayısı ile erken dönemlerde dokunmaya duyarlıdır. Annenin dokunuşlarını hisseder.
• Görme duyusu ise, en son gelişimini tamamlar. 25. haftada gelişmeye başlar. Işıklı ortamlarda tepki verebilir.

Bebek hareketlerinin bir başka amacı da, doğuma uygun pozisyonu almaktır. Bebeklerin çoğu anne karnında 32-36 haftaları arasında baş aşağı konumuna döner. Yani son zamanlarda pozisyon almak için uğraşırken bir taraftan da yeri daraldığı için hareketleri can yakıcı olmaya başlayabilir. Bu dönemde yürüyüş, yüzme ve pilates bebeğe yardımcı olabildiği gibi annenin de rahatlamasını sağlar.

Dokunma

Anne rahmi bebeğin dış dünyadan tamamen izole olduğu bir ortam değildir. Rahim içinde sürekli bir aktivite ve uyaranlar mevcuttur. Bu bebeğin tüm gelişimi için olması gereken bir durumdur.
Anne karnındaki yaşamda gelişen ilk duyunun dokunma olduğu düşünülmektedir. Dokunma duyusu insanın dış dünya ile iletişiminin temel unsurudur.

Bebekte dokunma hissinin 8. gebelik haftası gibi çok erken bir dönemde başladığı düşünülmektedir. İlk dokunma hissi genelde ağız çevresinde ve yanaklarda ortaya çıkar. Bu haftada bebeğin yanağını oluşturacak olan kısmına tek bir saç teli dokunulduğunda bile bunu hissedebileceği kabul edilmektedir. 10. haftada genital bölgede, 11. haftada avuç içlerinde ve 12. haftada ayak tabanlarında dokunma hissi ortaya çıkmıştır. Bu bölgeler aslında erişkinlerde en fazla duyu reseptörlerinin bulunduğu dokunmaya en hassas noktalardır. 17. haftaya gelindiğinde karnın ve kalçaların tamamı dokunmaya karşı hassastır.

Tat alma

Tat duyusu erken gelişen duyulardan birisidir. Tat almadan sorumlu olan algılayıcılar gebeliğin 13-15. haftasında mevcuttur ve bunların yapısı erişkinlerinki ile hemen hemen aynıdır. Bu nedenle bebeğin bu haftadan itibaren değişik tatları ayırt edebildiği düşünülmektedir.
Amniyon sıvısı sürekli yapım ve emilim halinde olan dinamik bir sıvıdır ve bebek sürekli olarak bu sıvıyı yutmaktadır. Amniyon sıvısı içinde değişik tatlara sahip olan purivik asit, laktik asit, sitrik asit, creatinin, üre, proteinler ve tuzlar vardır.

Son dönemlere ulaşıldığında bebeğin 24 saat içinde yuttuğu amniyon sıvısı miktarı neredeyse 1 litreye yaklaşmaktadır. Amniyon sıvısının içeriği tıpkı anne sütünde olduğu gibi annenin yediği besin maddelerinin tat ve aromalarını da taşır. Yapılan gözleme dayalı incelemelerde anne adayı tatlı besinler tükettikten sonra bebeğin yutma hareketlerinde artış, acı ve ekşi besinler tükettiğinde bu hareketlerde bir miktar azalma olduğu görülmüştür. Bu durum bebeğin anne karnındayken değişik tatları ayırt edebildiği tezini kuvvetlendirmektedir.

Koku alma

Tat ve koku aslında birbiri ile bağlı duyulardır. Biri olmadan diğer tam anlamı ile anlaşılamaz. Son dönemlere kadar anne karnındaki bebeğin koku alma duyusunun işlevsel olabileceği düşünülmüyordu. Çünkü kokunun hava ile taşınan ve nefes alıp verme ile ayırt edilebilen bir duyu olduğu kabul edilmekteydi. Ancak son yapılan araştırmalar bunun doğru olmayabileceğini, bebeğin burnundaki koku almadan sorumlu algılayıcı sistemlerin zannedildiğinden daha karmaşık olduğu fark edildi.

Bebeğin burnu gebeliğin 11-15. haftaları arasında oluşumunu tamamlar. Bu sırada amniyon sıvısı bebeğin tüm ağız, burun, geniz ve akciğer yapısı içinde dolaşır ve bebeğe değişik tat ve kokuya sahip maddeleri taşır. Bu maddeler direkt olarak tat ve koku almadan sorumlu algılayıcı hücreler ile temas halinde bulunarak onları uyarırlar. Bu nedenle bebekler daha anne karnındayken değişlik kokuları tanıyıp ayırt edebilirler.

Yeni doğan bebeklerin anne sütünün kokusuna karşı zaafları olduğu bilinmektedir ve bu durumun açıklaması olarak anne karnındayken sütün içeriğine benzer bir kokuyu hafızalarına aldıklarına inanılmaktadır.

Benzer şekilde değişik insan ve hayvan gözlemlerinde de bebeklerin annelerini kokusundan ayırt edebildikleri saptanmıştır. Bütün bu gözlemler bebeklerin anne karnındayken bazı kokuları hafızalarına yerleştirdikleri tezini desteklemektedir.

İşitme

Anne karnındaki bebek amniyon sıvısı, rahim duvarı, anne adayının karnı gibi pek çok bariyerin arkasında bulunmasına rağmen rahim içi sessiz bir ortam değildir. Bebek burada pek çok titreşim ses ve harekete maruz kalır.

Aslında rahim içindeki yaşam oldukça gürültülü sayılabilir. Annenin damarlarından geçek kan, barsak ve mide sesleri rahim içindeki bebeğin karşılaştığı temel seslerdir. Bunların dışında anne adayının ve diğer kişilerin sesleri de bebeğe direkt olarak ulaşır. Tüm bu sesler içinde doğal olarak en güçlüsü bebeğin annesinin sesidir.

Bebeğin kulağı 8. haftada oluşmaya başlar. Duyma yeteneğinden sorumlu olan kemikler ve ses iletisini beyine taşıyan sinirler büyük ölçüde oluşumunu tamamlar ancak bu gelişim 24. haftada tamamlanır. 25. haftadan itibaren bebek annesinin sesini duyabilmektedir 27. haftada ise annesinin sesi dışında dışarıdan gelen seslere ve hatta babasının sesini bile duyup tepki verebilir. Ancak hem içinde bulunduğu ortam hem de bebeği içinde bulunduğu amniyotik sıvının olumsuz etkilerinden koruyan kremsi tabaka olan verniksin kulaklarını tıkaması nedeni ile sesleri büyük bir olasılıkla boğuk olarak duymaktadır.

Bebeğin seslere verdiği tepkiler de değişkendir. Ani kapı çarpması ya da benzeri şiddetli bir ses bebeğin anne karnında aniden sıçramasına neden olabilir. Benzer şekilde 5 saniye süre ile anne karnına uygulanan yüksek frekanslı bir ses bebeğin hem kalp atım hızında hem de genel hareketliliğinde 1 saate kadar varan artmaya neden olur.

Öte yandan reaktif duyma adı verilen durum biraz daha farklıdır. Burada işitme kulaktaki kemikler yardımı ile değil ses dalgalarını cilt ve kemikte yarattığı titreşimler yardımı ile gerçekleşir. Anne karnındaki bebeklerin 16. gebelik haftasından yani işitme sisteminin tam olarak gelişimini tamamlamasından 8 hafta öncesinden itibaren ultrasonda seslere yanıt vermesinin açıklaması bu şekilde yapılmaktadır.

Doğumdan sonra bebeğin annesinin sesine olumlu tepki vermesi ve genelde annesinin sesini duyduğunda sakinleşmesi rahim içi yaşamda aşina olduğu ve en iyi bildiği sese verdiği tepkidir.

Görme

Anne karnındaki yaşam sırasında en son gelişen duyu sistemi görmedir. Bebeğin göz kapakları 26. haftaya kadar kapalıdır. Bu süre içinde görmeden sorumlu temel birim olan retina gelişimini tamamlar. Yirmi altıncı hafta civarında bebek gözlerini açmaya başlar ve göz kırpabilir. Doğumdan hemen sonra bebek yaklaşık 30 santimetre uzaklığa kadar net bir şekilde görebilir. Bu mesafe emzirme sırasında anne ile bebeğin yüzü arasındaki yaklaşık uzaklıktır.

Anne karnındaki bir bebeğin görme işlevini test etmek olanaksızdır. Ancak erken doğan bebeklerde yapılan incelemeler 28 -34 haftalar arasında doğan bebekler incelendiğinde bu bebeklerin objeleri yatay ve düşey düzlemde 31-32. haftadan itibaren takip edebildiklerini göstermektedir. 33-34. haftada ise bu takip yeteneği zamanında doğmuş bir bebeğinki ile aynıdır.

Bebeğin gözleri 26. haftaya kadar kapalı olmakla birlikte anne adayının karnı üzerine uygulanan güçlü bir ışık kaynağına kalp atışlarında bir hızlanma ile yanıt verir. Gerçekte rahim içi mutlak karanlık değildir. Tıpkı sesleri geçirdiği gibi ışığı da geçirmektedir. Ancak bu geçirgenlik ses ile kıyaslandığında çok daha azdır. Buna rağmen bebek gündüz ile geceyi rahatlıkla ayırt edebilir.
 

İlginizi Çekebileceğini Düşündüğümüz Diğer Haberler
FACEBOOK YORUMLARI
ANNEBEBEK ÜYELERİ NE DİYOR?

Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.

Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..