Giriş Yapın

Facebook ile Bağlan Sizin adınıza paylaşım ve izinsiz gönderim yapmıyoruz.

Hoş Geldin Yeni Yıl!

Hoş Geldin Yeni Yıl!

Çehremdeki tebessümle mutfağa gittim. Kar işçileri için, içine sevgimi de kattığım bol tarçınlı bir salep hazırladım. Tadına baktığım sırada Bon Bon’un şiirsel duası yükseldi kalbimin derinliklerinden: “Artsın eksilmesin; taşsın dökülmesin; ağzımızın tadı bozulmasın. Yeni yıl; yeni başlangıçlar, yeni umutlar getirsin hepimize. Hoş geldin aramıza yeni sene…”

Yeni yıla girmeye sayılı günler kalmıştı. Her akşam mesainin bitmesini dört gözle bekliyor, şehrin en işlek caddesine sapmak için eve giden yolu büyük bir keyifle uzatıyordum. Yalnızken bile yalnızlık çekmeyenlerdendim ben.

En iyi arkadaşım içimdeki çocuktu. Bu vefalı dostuma bir isim bile bulmuştum.  Adı; Bon Bon’du. Çünkü anneannem küçükken bana hep “Bon bon şekerim” derdi ve ben bu tabiri çok sever, kendimi çok özel hissederdim. O yüzden de içimdeki küçük kıza kısaca “Bon Bon” demeye karar verdim.

Sevdiklerim için minik sürprizler arıyorum

Neredeyse son iki haftadır Bon Bon’la kol kola girip mağazaları dolaşıyor, sevdiklerimiz için minik sürprizler hazırlamaya çalışıyorduk. Çam ağaçları ve hemen altına konumlandırılmış rengârenk hediye kutuları, yanardöner kar küreleri, türlü türlü oyuncaklar ve hediyelik eşyalarla süslenmiş vitrinler ikimizin de gözlerini kamaştırıyordu.

Evimizin bulunduğu caddenin köşesinde bahçesi de olan çok sevimli bir kafe vardı. Kendimizi yorgun hissettiğimizde, alışveriş dönüşlerinde mutlaka Mutlu Kafe’ye uğrar, baş döndürücü kahve kokularını içimize çekerdik. Siteden komşumuz olan sahibi Rafet abi, kendimizi evimizde hissetmemiz için elinden geleni yapardı.

Noel Baba kostümü bulamadım

Yine bir alışveriş dönüşünde Rafet abinin taze kahve kokusu bizi içeri davet etti. Çocuklar kafenin bahçesinde oyuna dalmışken eşime alışverişlerimden, hazırladığım sürprizlerden söz ettim. Herkese hoşlanacaklarını umduğum hediyeler alabilmiştim. Tek sorun Noel Baba kostümünü bulamamış olmamdı. Çocuklar neredeyse bir yıldır Noel Baba’yı bekliyorlardı. Onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyordum. Ama yapacak bir şey kalmamış gibiydi.

Konuşmamın en önemli kısmını en sona bırakmıştım. Eşime: “Bütün Noel Baba kostümleri satılmış. Senin bedenine uygun hiçbir yerde bulamadım” dedim. “Geyikli araba da yok” esprisiyle havayı yumuşatıp reaksiyonunu bekledim. Eşim bana irileşmiş gözleriyle bakakaldı. “Ne yani? Ben Noel Baba mı olacaktım? diye sordu.  Bunu daha önce konuştuğumuzu unutmuş gibiydi. Ya da benim bu fikirden vazgeçeceğimi düşünerek üstelememişti. Bu kadar şaşırmasına bir anlam veremedim. “Sen de yıllarca şömine önünde, boynun bükük Noel Baba’yı beklemedin mi?” diye sordum. “Hayır, beklemedim” diye cevap verdi. “Ne bekledim, ne de gelmedi diye dert edindim. Ailemin aldıklarıyla mutlu olmayı başarabiliyordum.” dedi. Her zaman her duruma önce defans gösterip sonra da bir şekilde rıza gösterenlerdendi Nail. Fakat bu kez öyle bir feveran etti ki her ikimiz için de konu oracıkta kapandı.

Yeni yıl akşamı

Yeni yıl sabahı Bon Bon, ben ve çocuklar, bir gün önceden evin her yerini renkli balonlarla, konfetilerle süsledik. En çok da plastik çam ağacımızı süslerken eğlendik. Kurabiye pişirme işini taze olsunlar diye son saatlere bırakmıştım. Bu faaliyeti de ben ve ekibim birlikte tamamladık. Fırından çıkardığımızda evin salonunu mis gibi tarçın ve mahlep kokuları sardı. Çikolatalı sütün ön hazırlıklarını da unutmadım. Çikolatalı sıcak sütü en çok Bon Bon severdi. Onun mutluluğu benim mutluluğumdu. Bunu göz ardı edemezdim.

Hava kararmaya başladığında her şey hazırdı. Masaya oturmadan önce tam konuştuğumuz saatte, elinden kocaman hediye paketleriyle annem geldi. Hep birlikte bol kahkahalı bir aile yemeği yedik. Ardından hediyeleştik, tombala-kutu oyunları oynadık, fotoğraflar çekildik derken vakit ilerledi. Çocukların uykusu geldi.

Onları alıp odalarına götürdüğüm sırada içeriden garip bir şekilde annemin çığlıkları yükselmeye başladı. Bunun üzerine salona koştum, çocuklar da pijamalarıyla arkamdan geldiler. Loş ışık altında manzara çok garipti.  Evin salonunda eli yüzü karalara bulanmış, iri yarı, kostümlü bir adam duruyordu. Gündüz feneri misali sadece gözlerinin akı belli oluyordu.

Noel Baba sürprizi

Noel Baba’nın “karamelli” versiyonu gibiydi. Benim şaşkınlıktan nutkum tutulmuşken annem ciyak ciyak bağırmaya devam ediyordu. Telaşa kapılan adam “benim benim” diyerek doğruca anneme yöneldi, çığlığını bastırmak için eliyle ağzını kapatmaya çalıştı. Bu beklenmedik hamle karşısında annem, direnç gösterip adamın elini ısırdı. Adam dengesini kaybederek kanepeye çarptı. Çarpma esnasında saçı sakalı yere düşen siyahi Noel Baba’nın, damadı olduğunu anladığında çok mahcup oldu annem. Bir yandan özür diliyor bir yandan da yere düşen sakalını yüzüne yapıştırmaya çalışıyordu. Sonra hışımla bana döndü annem: “Kızım bir çıtlatsaydın ya Nail, Noel olacak diye” dedi. Ben şaşkınlığımı üzerimden atamamış bir halde olan biteni seyrediyor; gülmekle gülmemek arasında gidip geliyordum. Olan olmuş, evin iklimi aniden değişmişti. Kayınvalidesi tarafından tartaklanan eşim, tadı kaçtığı için gidip yatmayı tercih etti. Anlaşılan o ki ben dâhil hepimize sürpriz yapmak istemişti fakat role fazlaca kaptırdığı, her zamanki gibi işini çok ciddiye aldığı aşikârdı. Zira o peynir yüzlü Noel Baba olmak yerine Sunay Akın’dan dinlediği ve aslına sadık kalmak istediği Afrika kökenli, siyahi bir Noel Baba olmayı tercih etmişti.

Ortalık ancak yatışmıştı ki kapı zili çaldı. Kapıyı açtığımda bu kez beyaz tenli bir başka Noel Baba’yla karşılaştım. Bu inanılmazdı, birini bile bulamazken ikinci bir Noel Baba sürprizi yaşıyordum. ‘Ne kadar büyük bir aşkla dilemişim meğer’ diye geçirdim içimden. Esmeri ayrı, beyazı ayrı; kapıdan gireni ayrı, odadan kaçanı ayrı, Noel Babalar amip gibi çoğalıyor olmalıydı.
“Ho ho ho” demek yerine endişeyle bir şeyler söylemeye başladı Noel Baba. Bu sesi, bu gözleri bir yerlerden tanıyordum. Evet, bu ses, bu gözler Mutlu Kafe’nin sahibi Rafet abiye aitti. Evimizden yükselen çığlık sesleri üzerine kostümüyle birlikte koşarak bize gelmişti. Olanları anlattığımda “Neyse ki bana kimse çullanmadı!” deyip kahkahalarla gülmeye başladı.

Beyaz ve keyifli bir sabaha uyandık

Komşumuzu uğurladıktan sonra yüzümde gülücük, elimde sütlü çikolatam ve taze kurabiyelerimle pencerenin önündeki koltuğa yanaştım. Çam ağacının ışıkları beni ve Bon Bon’u keyiflendirmeye yetmişti. Tam o esnada ince ince kar yağmaya başladı. “Çocuklar beyaz bir örtüye uyanacakları için çok sevinecekler değil mi Bon Bon?” diye kendime bir soru yönelttim. Siyahi Noel Baba’dan sonra şehla gözlü “kardan adam” hepimize iyi gelecekti. Bon Bon hatırlayacaktır mutlaka, çocukken büyüklerime “Kardan adamların erimeyenleri yok mu?” diye sorardım hep. Onlar da açıklama yapmak yerine, bana gülümseyerek bakarlardı. Çocukluğuma dair en güzel hatıralar, kış günlerinde saklıydı.

Sabah herkes beyaz manzaranın şaşkınlığı ve sevinci ile uyandı. Gece yaşananlar unutulmuş gibiydi. Nail ve çocuklar kahvaltıdan sonra kardan adam yapmak için dışarı çıktılar. Onları uğurlarken Nail’in: “Annene mukayyet ol. Bu kez de kardan adama saldırmasın!” şeklindeki manidar sözlerini duymamazlıktan geldim. “Biliyorsun gözleri az görüyor” demekle yetindim. Onları izlerken aklıma rahmetli babam geldi. Kar yağdığı günlerde dışarı çıkarken cebine muhakkak zeytin ve havuç koyardı. ‘Ne yapıyorsun?’ diye sorduklarında “Karşıma kardan adam çıkarsa yüz yaparım. Kardan adamın bile yüzsüzü çekilmez” derdi.

Çehremdeki tebessümle mutfağa gittim. Kar işçileri için, içine sevgimi de kattığım bol tarçınlı bir salep hazırladım. Tadına baktığım sırada Bon Bon’un şiirsel duası yükseldi kalbimin derinliklerinden: “Artsın eksilmesin; taşsın dökülmesin; ağzımızın tadı bozulmasın. Yeni yıl; yeni başlangıçlar, yeni umutlar getirsin hepimize. Hoş geldin aramıza yeni sene…”

İlginizi Çekebileceğini Düşündüğümüz Diğer Haberler
FACEBOOK YORUMLARI
ANNEBEBEK ÜYELERİ NE DİYOR?

Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.

Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..