Giriş Yapın

Facebook ile Bağlan Sizin adınıza paylaşım ve izinsiz gönderim yapmıyoruz.

İyi Kızlar Kızgın Kadınlar Olamaz

İyi Kızlar Kızgın Kadınlar Olamaz

Öfke duygusu ihtiyaç ve isteklerimiz karşılanmadığında, kendimizi engellenmiş ve anlaşılmıyor hissettiğimizde yaşadığımız kızgınlığın daha yoğun halidir. Öfke; engellenme, reddedilme, kaygı, korku, kıskanma, üzüntü, merak gibi birçok duygunun sonucu olarak karşımıza çıkar. Bu duygularımız karşılanmadığında, kızgınlığımız sonucunda kontrolsüz tepkiler verdiğimizde öfke ortaya çıkar.

Öfke bizi en çok zorlayan duygulardandır. Öfkenin tanışık olduğumuz tarafı genellikle saldırganlık olduğu için, öfke, kabul edilmek istenmeyen, kabul edilmesi kolay olmayan bir duygudur. “Öfkeli adam karısını öldürdü.” haberleri öfkeye karşı mesafeli olmamıza neden olur. Oysa öfke de diğerleri gibi istesek de istemesek de hissettiğimiz ve hissedeceğimiz bir duygudur.

Çocukken yaşadığımız kızgınlıklar kabul görmez, anlaşılmaz, ayıplanır, bastırılır. Hatta sosyal medyada gördüğümüz çocukla dalga geçme örnekleri de vardır. Öfke ile tanışmamız 2 yaş civarlarına denk gelir. 2 yaş sendromu diye tanımlanan durum çocuğun kabul görmeyen duyguları, ben de buradayım, beni görün seslenişleridir. Çocuğun burada ki hayırları diğerlerinin isteklerine hayır, kendi öz benliğinin isteklerine evet demektir.

Öfke duygusu ihtiyaç ve isteklerimiz karşılanmadığında, kendimizi engellenmiş ve anlaşılmıyor hissettiğimizde yaşadığımız kızgınlığın daha yoğun halidir. Öfke; engellenme, reddedilme, kaygı, korku, kıskanma, üzüntü, merak gibi birçok duygunun sonucu olarak karşımıza çıkar. Bu duygularımız karşılanmadığında, kızgınlığımız sonucunda kontrolsüz tepkiler verdiğimizde öfke ortaya çıkar. Öfkelendiğinde doğru davranma becerilerini kaybeden kişilerden duymuşsunuzdur; “kan beynime sıçradı.” derler. Bu tanım öfkelendiğinde sağlıklı çalışmayan beynimizi tanımlar.

Toplum ve duygularımız

Duygularımız toplumsal değerler ile çok ilişkilidir. Bu değerler bize hangi duyguyu nasıl ve ne kadar hissedeceğimizi söyler. Hatta kadın ve erkeğin duygularını bile ayırmıştır. Özellikle öfke duygusu erkeklere serbest, kadınlara yasaktır. Bunun nedeni ideal kadın, annenin, yumuşak, kızmayan olarak tanımlanmasıdır. Bu kadın tanımı çocukluktan başlar. Kız çocukları uysal, söz dinleyen olsun istenirken; oğlan çocuklarının uysal olmaları hatta duygularını göstermeleri bile istenmez. Bu durum filmler, kitaplar, tüketim alışkanlıkları ve son yıllarda da sosyal medya ile pekiştirilmektedir.

Uysal olan kız çocukları büyüdüklerinde de uysal kadınlara dönüşerek ideal kadınlar olmalıdırlar. Oysa durum hiç de böyle olmamaktadır. Kadınlar bastırılmış kızgınlıklar, yaşamın engellenmişliği ile öfkelerini içlerine atmakta ve bunun sonucunda da birçok hastalığa sahip olmaktadır. Öfke duygularını gösteren kadınlar ise histeri hastalığı tanımı alarak ilaçlarla sakinleştirilmektedir! Hastanelerin psikiyatri servislerinde sırada bekleyen kadınların büyük çoğunluğu bu kadınlardır. İfade edilmeyen kızgınlığı ile ne yapacağını bilemeyen kadınların şu cümlesini çoğunuz duymuş ve belki de söylemişsinizdir: “Alıp başımı gidicem.”

Eskiden çok fazla olan ve bazı yerlerde halen devam eden oğlan çocuğunu daha önemli saymak ve kız çocuklarının yaşadığı değersizliği anlatan ve öfkesi ile ne yapacağını bulan Aysel’e bakalım; Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak adlı romanında başkarakter Aysel’in abisi evden gidince annesi oğlunun eve gelmeyişini “Ne olsa tek oğlumuz. Tek umuduz” diye beklediğinde “Aysel içinde onarılmaz bir kırıklık duyuyor. Yeniden evin kıyıda köşede unutulmuş eşyası olduğunu seziyor. İlk gerçek öfkeyi tanıyor. Dışa vurulmayan, o, insanı içten içe kırbaçlayan, insana kendini aştıran ve durmadan kendini zora koşan… Eline geçen ilk fırsatı ne olursa olsun iyi değerlendirmeli. Kendisinin de bir “kişi” olduğu akıllara ter etmeli. Yer etmeli. Hiç çıkmamasıya…”  Bu paragraf ile öfkenin oluşumu ve öfkesi ile akademisyen olan Aysel örneği çok çarpıcı bir biçimde anlatılmıştır.

Öfkemiz ile nasıl baş edebiliriz?

Öfkeli iken kendisine ya da çevresindekilere ruhsal, fiziksel zarar vermek saldırganlık olarak tanımlanır. Saldırganlık davranış, öfke ise duygudur. “Öfke ile kalkan zararla oturur.” Sözü bu durumu çok iyi açıklamaktadır. Peki öfke ile kalkıp zararla oturmamak için ne yapmalıyız?
• Öfkeli iken davranışta bulunmaktan kaçınmalıyız. Öfkelendiğimizde “Dur, Düşün sonra Harekete geç” ilkesini uygulamak sonrasında pişmanlık duyacağımız davranışların önüne geçebilir.
• Öfkeli iken ortamdan uzaklaşabilir, nefes egzersizleri yapabilirsiniz.
• Öfkenin enerji veren bir duygu olması ve bu enerjinin de ellerde yoğunlaşması nedeniyle elleri rahatlatan stres topları kullanılabilir.
• Sakinleştiğinizde Neye, Niçin kızdığınızı kendinize sorarak; sizi kızdıran şeyin ne olduğunu, hangi ilkenizin çiğnendiğini sorgulayabilirsiniz.
• Öfkeli iken kendinizi suçlamayı bırakabilirsiniz. Kendinizi suçlamak öfkenizi daha da arttıracağı gibi suçluluk duygusu ile baş etmenizi de gerektirecektir.
• Öfkeli iken yapılan davranışlardan birisi de karşımızdakini suçlamaktır. Karşımızdakini suçlamak öfkeyi azaltmayacağı gibi iletişim çatışmalarına da neden olmaktadır.
• Karşınızdakini suçladığınızı fark ettiğinizde bu davranışınızı değiştirmeye çalışabilirsiniz. Bunu değiştirmenin en temel yollarından birisi suçlayıcı “sen dili” yerine duygularımızı ifade eden “ben dili”ni kullanmaktır. Ben dili; bizi olumsuz etkileyen davranışı, bu davranışın bize hissettirdiklerini ve ne olursa kendimizi daha güvende, mutlu yani iyi hissedeceğimizi açıklamak ile olur.

Öfkemizi tanımak için

Sakinleştiğimizde kendimize şu soruları sorabiliriz: Öfkelendiğim zaman ne duyuyorum? Ne zaman öfkeleniyorum? Beni en çok öfkelendiren şey ne? Öfkelendiğim zaman ne demek isterim? Söylemek istediklerimi kendimin de onaylayacağı şekilde nasıl dile getirebilirim?
En temel duygularımızdan olan öfkeyi kendimize veya başkalarına zarar vermeden dışa vurmak için öfkeyi tanımak, öfkenizi tanımak çok önemli bir husustur.
Yazımı Harriet Lerner’n Öfke Dansı kitabından bir cümle ile bitirirken sizlere duygularınızı tanıyacağınız günler dilerim.
“Öfke bizi benliğimiz hakkında daha çok, diğerleri hakkındaysa daha az uzman olmaya yönelttiğinde, bir değişim aracı haline gelir.”
 

İlginizi Çekebileceğini Düşündüğümüz Diğer Haberler
FACEBOOK YORUMLARI
ANNEBEBEK ÜYELERİ NE DİYOR?

Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.

Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..