Giriş Yapın

Facebook ile Bağlan Sizin adınıza paylaşım ve izinsiz gönderim yapmıyoruz.

Küçük Kırmızı Araba

Küçük Kırmızı Araba

Eren, her zaman yaptığı gibi irili ufaklı oyuncak arabalarını kanepenin üzerine dizdi. Kendini tam oyuna kaptırmışken en sevdiği küçük kırmızı arabası, kanepenin minderleri arasından kaydı ve deforme olmuş kumaşın yırtık kısmından aşağıya düştü. Minderi yerinden kaldırıp elini aşağıya daldırdığı sırada ışıklı, gizli bir güç birdenbire Eren’i kanepenin içine doğru çekti.

Güneş, neşeli ışıklarıyla kalın perdelerin arasından kendine ince bir yol bulmuş, uyanması için Eren’i gıdıklamaya başlamıştı. Bu tatlı oyuna ilgisiz kalamadı Eren. Kalkıp elini yüzünü yıkadı. Gece boyunca ağlayan kardeşinin uykusuz bıraktığı anne ve babası yarı baygın şekilde uyuyorlardı. Onları uyandırmadan usulca oturma odasına geçti. Her zaman yaptığı gibi irili ufaklı oyuncak arabalarını kanepenin üzerine dizdi. “Didiiiiiid didiiidddd” diye tam oyuna kaptırmışken en sevdiği küçük kırmızı arabası, kanepenin minderleri arasından kaydı ve deforme olmuş kumaşın yırtık kısmından aşağıya düştü. Minderi yerinden kaldırıp elini aşağıya daldırdığı sırada ışıklı, gizli bir güç birdenbire Eren’i kanepenin içine doğru çekti. Ne olduğunu anlayamadan helezonik bir tünelin içinden geçerek döne döne kanepenin ahşap zemine çakıldı. Üstüne üstlük şiddetli çarpmanın etkisiyle bedeni küçülmeye başladı; küçüldü, küçüldü, küçüldü neredeyse bir yetişkinin işaret parmağı kadar kaldı.

Kanepenin içindeki dünya

Kendine geldiğinde vücudundaki değişimi fark etmediği gibi ne olup bittiğini de anlayamadı Eren. Tek derdi bir an önce kaybettiği oyuncağına kavuşmaktı. Kısa bir arayıştan sonra arabasını, kanepenin yay aksamları arasına sıkışmış bir vaziyette buldu. Ancak küçülen bedeni, azalan gücüyle onu tek başına çıkarması mümkün görünmüyordu. Yardım aramak üzere etrafta dolaşmaya başladı. Her gün üzerinde zıpladığı bu devasa kanepenin kumaşı, elyafı, süngeri, keçesi, kapitonesi, ahşap iskelet katmanları ve metal aksamları başını döndürdü. Aman Allah’ım ben nasıl bir sarmalın içine düştüm böyle” diye telaşlanmaya başladı. Tam o sırada iri kıyım babası gazete hışırtısı ve ahşap gıcırtısıyla birlikte kanepeye oturdu. Yukarıdan inen bu baskıyla neredeyse tost gibi eziliyordu Eren. Korkusu daha da arttı; avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı fakat kimse onu duymuyordu. Çığlığını babası yerine civardaki ahşap kurtları işitti. Hemen Eren’e doğru yaklaştılar. İçlerinden bir tanesi: “Hey, sen de kimsin? Burada ne işin var? Kanepenin üstü sizin altı bizim, bunu bilmiyor musun sen?” dedi.  Eren: “Rahatsız ettiysem kusura bakmayın. Buraya kırmızı oyuncak arabamla birlikte kazara düştüm. Arabam, yayların arasına sıkıştı kaldı. Maalesef çekici de yok. Onu kurtarmama yardım edebilir misiniz acaba?” dedi. O sırada ahşap kurtlarından en küçük olanı sevinçle haykırdı: “Yaşasın, hep kırmızı bir arabaya binmeyi düşlemiştim. Üstü açık mı? Markası, modeli ne?” diye sordu. Eren gülümsedi. “Yeter ki bana yardım edin. Söz veriyorum hepinizi arabama bindirip gezdireceğim. Yalnız, yardım bulma telaşıyla düştüğümüz noktadan epeyce uzaklaştım. Arabaya ulaşmak için geldiğim yoldan geri dönmeliyiz.” dedi.

Üzerinde ilerlemeye çalıştıkları kıvrımlı yaylar o kadar esnekti ki Eren onlara her bastığında trambolinde zıplar gibi yukarı sıçrıyor, her sıçrayışta da kafası kanepenin yüksek yoğunluklu sünger tabakasına çarpıyordu. Bu durum Eren’i sinirlendirse de ona bakıp kahkahalarla gülen ahşap kurtlarını çok eğlendirdi. Neyse ki yaylı hattı geçmeyi başardılar ve hedefe ulaştılar.

Yeni arkadaşlar yardım ediyor

Ahşap kurtları vakit kaybetmeden civardaki dağınık koloniyi bir araya topladı ve el birliğiyle arabayı yayların arasından kurtardılar. Fakat hala kanepenin alt katmanlarındaydılar. Çıkışa, yani düştüğü yırtığa doğru tırmanmanın bir yolu olmalıydı.  O esnada Eren’in burnuna yanık omlet kokusu gelmeye başladı. "Annesi yine tavayı ateşin üzerinde unutmuş olmalıydı. Koku, kanepenin bir ucundan diğer ucuna kadar yayılmıştı. Küçük bedeni, gitgide ağırlaşan bu kesif havayı kaldıramadı ve olduğu yere yığıldı kaldı. Uyandığında gözü ahşap kurtlarını aradı fakat hiçbiri yoktu. “Evin ilaçlandığını zannedip yuvalarına kaçmış olmalılar” diye düşündü. Zor da olsa ayağa kalkıp yürümeye başladı. Az ileride büyük bir örümcek ağı gördü. İyice yaklaşınca bu sanat eserinin sahiplerini de gördü. Selam verdikten sonra örümceklere kendini tanıttı. Hızlı hızlı başına gelenleri anlattı. Bir ümitle kendisini ve arabasını, içine düştükleri bu çok katmanlı kanepe girdabından kurtarıp kurtaramayacaklarını sordu.
       

Örümcekler, Eren’i dikkatlice dinledikten sonra komutanlarına baktılar: Çünkü son kararı hep o verirdi. Komutan Örmüyon: “Daha önce hiç bu kadar minik bir ‘çocuk insan’ görmemiştim. Yoksa insan ırkının da mı genetiğiyle oynanmaya başlandı? Küçülmeleri bizim için iyi olur gerçi. Malum insan ne kadar küçülürse tepemize indirdikleri süpürge çapı da o kadar küçülür” deyip kahkahalarla gülmeye başladı. Uzun bacaklarıyla Eren’e doğru birkaç adım attıktan sonra konuşmasına devam etti: “Her neyse parmak çocuk, istersen adamlarım düştüğün yırtığın altından kanepenin üst kısmına uzanan bir ağ örer sen de bu ağa tırmanarak kanepenin üstüne çıkarsın,” dedi. Bu teklif Eren’e çok cazip geldi fakat örecekleri ağın hem kendisini hem de arabasını taşıyıp taşıyamayacağından emin değildi. Bu endişesini dile getirdiğinde “Haklısın bu durumda ağımızı kuvvetlendirmek için çift katlı ve tutkallı bir örgü yapmak zorunda kalacağız. Bu da biraz zaman alacaktır. O yüzden bir müddet daha burada kalmayı göze almalısın” diye karşılık verdi. Yapılacaklar, detaylıca konuşulduktan sonra Eren sevinçle: “İşte bu! Hadi başlayalım. Şimdi beni takip edin de sizi arabamın düştüğü noktaya götüreyim.” dedi. Hep birlikte yola koyulup olay mahalline ulaştılar.

Kurtuluşa giden örümcek ağı

Komutan Örmüyon iyi bir liderdi. Fakat kötü bir özelliği vardı; o da çok üşenç olmasıydı. Devamlı sağa sola emirler yağdırır, kendi özel ihtiyaçları için bile ağ örmez, hep hazıra konardı. “Örmüyon” isimi de buradan geliyordu. Komutan Örmüyon’un adamları gece gündüz çalışıp sımsıkı, sapasağlam, upuzun bir ağ ördüler. Bu ağ Eren’in kurtuluş ağı, onu ailesine kavuşturacak sihirli bağı idi. Eren tıpkı Örümcek Adam gibi ağa sıkıca tutunarak ipliklerin arasından büyük bir ustalıkla tırmanmaya başladı. Hatta bundan büyük bir zevk aldı. Fakat ağın konumu yırtığın olduğu çıkış noktasının biraz çaprazına düşmüştü. Bunu fark eden Komutan Örmüyon çok sinirlendi. Adamlarına “Ben size bunu daha önce defalarca öğretmedim mi? Hala stratejik hatalar yapıyorsunuz” diye bağırdı. Eren: “ Sakin ol komutan. Bir yolunu buldum ben. İzle şimdi” diyerek sakinleştirdi onu. Son bir hamleyle tutunduğu ağın yakınlarındaki sarkık kumaş parçalarına asılıp Tarzan gibi uçarak kendini yırtık kısımdan içeriye, kanepenin üzerine attı. O an vücudu da normal boyutuna döndü.

Şimdi sıra arabasını kurtarmaya gelmişti. Tıpkı aşağıda anlaştıkları şekilde örümcek familyası, ahşap kıymıklarla yaptıkları kaldıracı kullanarak arabayı, ördükleri ağa takmayı başardılar. Eren ağı, kendine doğru çektikçe ağa takılı araba da yukarı doğru taşınmış oldu. Artık araba da kurtulmuştu ve Eren’in avuçları arasındaydı. Bu kavuşma anı, aşağıdaki örümcek familyası tarafından alkışlarla, gözyaşlarıyla karşılandı.
       

O sırada derinlerden bir yerden bir ses duyuldu. Bu ses annesinin sesiydi: “Ereeeen, Ereeeenn. Ah güzel yavrum yine kanepede uyuya mı kaldın sen? Arabanı da sımsıkı tutmuşsun. Bak avuçlarının içi kızarmış. Bırak bakalım onu buraya. Şimdi kalkıp bir güzel elini yüzünü yıka ve kahvaltı masasına gel. Peynirli omletin seni bekliyor,” dedi.
       

Eren büyük bir şaşkınlıkla annesine bakarken yaşadıklarını anlamlandırmaya çalıştı. Demek gördükleri bir rüyadan ibaretti. Neyse ki kanepenin altında değil üzerindeydi ve en sevdiği oyuncağı yanı başındaydı. Derin bir “oh” çektikten sonra “Artık böceklerden korkmaya son vermenin zamanı geldi” diye düşündü. Kahvaltı masasına koşmadan önce minderleri tek tek kaldırıp kanepenin her yerini kontrol etti. Neyse ki yırtık yoktu. Anneciğinin yaptığı omlet ise yanık değil sevgi kokuyordu.
 

İlginizi Çekebileceğini Düşündüğümüz Diğer Haberler
FACEBOOK YORUMLARI
ANNEBEBEK ÜYELERİ NE DİYOR?

Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.

Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..