Giriş Yapın

Facebook ile Bağlan Sizin adınıza paylaşım ve izinsiz gönderim yapmıyoruz.

Bihter Özdemir Dinçel

Oğlum Bütün İnsani Duygularımı Güncelledi

Bihter Özdemir Dinçel ile Röportaj: Oğlum Bütün İnsani Duygularımı Güncelledi

Hayattan neyi, ne zaman, neden istediğini bilen, on yedi yaşında felsefe okumayı ama aynı zamanda tiyatrocu olmayı da isteyip her ikisini de yapan ve hatta oyunlar yazan, okul dönemlerinde çok çalışan, bilgi birikimi olan insanların görüşlerini önemseyen, tiyatro kulislerine girip “Benim bir senaryom var, bir deneme çekimim var. İlgilenirseniz, yorum yaparsanız sevinirim.” diyebilecek kadar cesaretli bir isim olan Bihter Özdemir Dinçel ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. “Avrupa Yakası”, “Haneler”, “Vay Arkadaş”, “Geniş Aile” ve şimdilerde de “Ali Ayşe’yi Seviyor” dizisi ile karşımızda… Kendisiyle hem annelik heyecanını, hamilelik sürecini hem de iki ay ara ile hamile kaldığı arkadaşı Elif Ezgi Uzmansel ile birlikte kaleme aldığı “Gebelere Balon” kitabı hakkında sohbet etmek için Sofa Hotel Cafe’de buluştuk.

Sohbetimize mucizevi besinle başlayalım. Oğlunuzu hala emziriyorsunuz…

Evet on yedi aylık ve hala emziriyorum.

Oğlunuzla aranız nasıl?
Bir sıkıntımız yok, her şey yolunda. Anne sütünü de çok seviyor. Diş çıkarma döneminde olduğumuz için azı dişlerinin çıkması ona daha fazla acı veriyor. Meme emerken sakinleşiyor. Ona terapi gibi geliyor.

Tam da diziden ayrılmayı düşündüğünüz dönemde uzun soluklu olan “Geniş Aile” dizisi bitti. Topluca veda ettiniz. Sonra neler yaptınız aradaki bu süreçte?
Sadece bir sinema filmi çekimi oldu. Onun dışında da bir yıl boyunca ekran için bir çalışma yapmadım. Oğlumla beraber oldum hep.

İyiki bu arayı vermişim diyor musunuz?

Kesinlikle! Zaten bu biraz seçimdi. Hamileliğim boyunca da çalıştım, dizi bitti ve on gün sonra Yağmur Ali dünyaya geldi. Bebek olmasa bile uzun soluklu işlerde çalıştıktan sonra “Ben biraz dinleneyim” hissine kapılıyor ya insan işte bu his oğlumla birleşince evde kalmayı, ona bakmayı tercih ettim.

Kırk gün tek bakmamışsınız ama. Siz şanslı annelerimizdensiniz ki anneniz yanınızdaymış…

Annem; “Kırk günden de fazla kalabilirim.” diyen cengaver annelerden olsa da ben artık “Ama sen bi git bakalım, biz nasıl yapacağız” diye gönderdim onu… Annelerimiz kızlarına kıyamadıkları zaman baba adayları oldukça rahat oluyor ve bir sürü işten sıyrılmış oluyorlar ve sonra da haklı olarak ben bunu yapmayı bilmiyorum diyorlar. Bu yüzden sen bir git, biz başımızın çaresine bakalım dedik. Barış emzirmek dışında ben ne yapabiliyorsam aynısını yapabildi annem gidince…

Ele avuca alınacak kıvama gelse de Yağmur Ali, anneniz gittikten sonra ilk banyosunu yaptırırken panik oldunuz mu?
Evde tek başımaydım, annem yıkarken ona yardım etmek çok kolaydı ama şimdi hem yıkayacağım hem tutacağım hem sabunlayacağım… O an “ya bugün ya bugün” şeklinde kendimi gaza getirip yıkadım oğlumu.

Her şeyiyle kendiniz ilgilendiniz bu süreçte yani…

Her şeyiyle ben ilgileniyordum. O bana çok iyi geldi, birbirimizi çok iyi tanıdık, çok fazla alıştık. Bu yüzden de bebekliği çok iyi geçti Yağmur Ali’nin. Sakin bir bebekti. Şimdi ufak ufak bende buradayım demeye başladı. İki yaş sendromuna erken giriyoruz galiba.

Peki siz, pinpirikli mi yoksa rahat bir anne misiniz?
İkisinin ortasındayım. İstediğini yapsın, özgür olsun, hayati tehlike arz etmeyen her şeyi yapmakta özgür oğlum. Kendine zarar vermeyecekse her şeyi yapmasına izin veriyorum.

O zaman çok da doktor odaklı değilsinizdir…

Hastalandığında hemen ilaç verme taraftarı değilim evet. Son noktaya kadar ilaçsız devam ediyoruz, doğal yöntemlerle hallediyoruz.

Normal doğum planlasanız da işler son dakikada planladığınız gibi olmamış…

Evet. Doğumum tasarlanan tarihten iki buçuk hafta önce oldu. Sabahın erken saatlerinde sızıntı şeklinde suyum geldi. Sızıntı şeklinde olunca doktorum doğumun başlangıcı olarak görmedi, fakat giderek artmaya başladığında, öğlen saatlerinde muayeneye gittiğimde tamamen gelince, hastaneye gittik, beklemeye başladık. Ben çok mutluydum, artık beklemekten sıkılmıştım, biran önce oğlumu görmek istiyordum. Keyfim yerindeydi, güle oynaya doğuma girdim. On dakika sonra oğlumu kucağıma aldım.

İlk sesini duyduğunuzda ağladınız mı?
Doğum yapana kadar epidural sürecimde, sürekli konuştum ağlamamak için. Son ana kadar eğlendirme modundayken kendimi, doktorum; “Saçını gördüm.” dediğinde “Saçı var mı?” derken oğlumun sesini duydum ve o an da ağlamaya başladım artık. Kucağıma aldığımda sustu. Kocaman dudakları vardı iki dakika kadar bakıştık. Olağanüstü bir andı o an. Hastanede üç gün heyecandan uyuyamadım…

Sorunlar oldu mu peki?

İlk aylar yastık ısırarak emzirmeme rağmen vazgeçmedim ve oğluma ilk altı ay sadece anne sütü verdim. Anne ne kadar iyi beslenirse süt o kadar çok oluyor. Benimde çok zor oldu emzirmem, yapay uçlar aldım, jeller sürdüm, bitki çayları, pansumanlar, pompalar… Sorunsuz hale gelene kadar uğraştım. Hallolabilen şeyler bunlar. Elinizden gelen her şeyi yapın siz yeter ki. Bu mücadelemle de altı yedi annenin yeniden emzirmesini sağladım.

Planlı mıydı Yağmur Ali?
Şaşırdık ama çok sevindik. Barış çocukları çok seven ve iyi iletişim kurabilen biri. Hayatımda bir başka örneğini görmedim diyebileceğim kadar iddialıyım bu cümlemde. Bebekleri değil tabi, çünkü onları kucağına almaktan korkuyordu. Hiç öyle olmadı kendi oğlunda tabi. Aralarında çok tatlı bir bağ var.  Biliyorum ki gelecek dönemlerde araları daha iyi olacak. Bir çocuğun yaptığı her şeyi çok iyi yaptığından onun en sevdiği oyun arkadaşı olacak aynı zamanda babası.

Ama siz kız bebeğiniz olsun istemişsiniz?

Kızım olmadığını öğrendiğimde “Hımmm…” oldum ve sonra “Ne güzel ama bensiz de keyifli vakit geçirebilecekler.” cümlesini kurdum, çünkü kız çocuğunu babaya bıraktığınızda, dışarıda tuvalete bile götürmesi problem olabiliyor. Bir erkek çocuğunu anne götürebilir ama baba olunca daha garipmiş gibi oluyor. Ayrıca kucağınıza aldıktan sonra bebeğinizi kızmış, erkekmiş hiç fark etmiyor. Sağlıklı olsun yeter diyorsunuz.

Yağmur Ali ismine nasıl karar verdiniz?

Doğuma girmeden beş dakika önce adı belli oldu oğlumun. Dokuz ay boyunca bir sürü isim aradım ama karar veremedik. Ne iddialı ne de zor bir isim olsun istedik. Ali olsun dedik, yalın, net. Birkaç gün öncesinde de yağmurlu bir hava vardı İstanbul’da o zamanda eşimle konuşmuştuk Yağmur güzel isim diye. Sonra ben Ali olsun dedim, Barış Yağmur olsun dedi. Yağmur Ali olsun dedik ve hiç içime sinmeden doğuma girdim ben. Sonra düşündükçe ve telaffuz ettikçe çok beğendim ismi.

Blog’unuzda kendinizi “Kronik Yazarım” diye tanımlıyorsunuz. Yeni çıkardığınız “Gebelere Balon” kitabınızda bu kronik anınızda ortaya çıkmış olsa gerek diye düşünüyorum…

Hamilelik sürecimde Yağmur Ali’ye bir defter tuttum. Üniversiteden çok yakın arkadaşım Elif Ezgi Uzmansel ile bir sene arayla mezun olduk. Ezgi hemen, ben de üç-dört sene sonra evlendim ama hamilelik süreçlerimiz denk geldi. Aramızda iki ay var sadece. Önce o bana hamile olduğunu söyledi, çok mutlu oldum, “teyze oluyorsun” dediğinde hoşuma gitti bu cümle, ben de birini arayıp “teyze oluyorum” demek istedim, bu mutluluğu paylaşmak istedim.

O kadar çok mutlu olup, içten sevinmişsiniz ki iki ay sonra sizde hamile kalmışsınız…
Sanırım öyle oldu. Hamileliğimiz boyunca da sürekli konuşuyorduk Ezgi ile. Benden bir adım önde olduğu için ondan çok büyük destek aldım. Ben daha serinkanlı biri olarak, sen bunu yaparsın, aşarsın şeklinde cümleler kurup gaz veren taraf oldum. Çok keyifli bir süreç geçti aramızda. O sırada birkaç defa yazışmıştık. İkimizin de kalem aşkı var olunca “Ezgi yazalım mı?” dediğimde “Seninle her şeye varım, yapalım” dedi ve başladık yazmaya.

Böylelikle “Gebelere Balon” kitabınızın ilk cümleleri yazılmış oldu…

En başından beri telefon konuşmalarımızı da mektuplaştırarak yazmaya başladık. Bebeklerimiz 3-4 aylıkken sırayla yazmaya başladık. Konu neyse, önce hangimizsek o yazar sonra bir diğerimiz yazardı. Özetle hamile kaldığımız ilk andan doğum yaptığımız sürece kadar geçen durumları paylaştık kitapta. Bunun içinde sadece o günkü hikayeler yok, bir anda babamın çocukluğuna gidiyorum, doğuda büyümüş, bir oda bir salon şeklindeki bir evde çok kardeşli çocuğun bambaşka bir yol hikayesini anlatıyorum. Ezgi, oradan alıp geçmişte yaşadığı başka bir hikayeyi anlatıyor. Eğlenceli komik bir kitap oldu aslında.

Kitabınızın alt başlığı neden hamilelik hurafeleri… Nelerle karşılaştınız?

Normalde de ben kilo almış bir kişiye, hele ki bu durumdan muzdarip bir kişiyse “Kilo almışsın.” demeyi sevmeyen biriyim. Bunu ben de görüyorum ama ne yapayım söyleme bana bunu. Bunu genel durumlar için söylüyorum. Hamileyken de biraz daha duygusal olduğumdan bu cümleler bana daha bir kötü gelmişti. Bir de en sık karşılaştığım cümle; “Allah kurtarsın”dı. “Neden, ben hasta mıyım?” deyip söylenmiştim arkadaşıma. Sağlıkla kucağına al demek varken neden söylenir mesela bu cümle. Başka bir örnek vereceğim, bunu kitabımda da yazdım. Bir gün artık son günlerimdeyim arkadaşın biri yanıma gelip “Epidural yaptırmayı düşünüyor musun?”, “Normalde olsa sezaryen de olsa yaşamak istiyorum o durumu dediğimde bana verdiği cevap; “Benim eltim geçen hafta yaptırdı, felç oldu.” Kaçışım yok işte, bunu bana neden söylüyorsun, bunun kime faydası var. Annelere kötü durumları anlatmayın.

Kitabınız için malzeme olmuş diyelim o zaman bu tatsız cümleler için…

Annelere kötü hiçbir şeyi anlatmasınlar. Şundan yanayım; alkol alan bir anne adayına bunun olumsuzluklarını anlatın ama korkunç hikayeleri paylaşmayın.

Yılmaz Erdoğan ve Demet Akbağ’ın yanına gitmeye karar vermişsiniz… Buradan da yola çıkarak cesaretli biri olduğunuzu söyleyebilirim. Bunun dışında nasıl birisiniz?

Çocukluğumdan beri cesaretli bir yanım vardı zaten. Kim enstrüman çalıyorsa yakasına yapışırdım, lisedeyken edebiyat öğretmenlerimin paçasından ayrılmazdım. Ben ne istediğimi bilen bir çocuktum, oyuncu olmak istiyordum, yazar olmak istiyordum ama felsefe de okumak istiyordum. Buna on yedi yaşında karar verdim. Öğrenciyken de hem Devlet Tiyatrosu’nda hem de özel tiyatrolarda çalıştım. Konservatuar okumak istemedim. Hiç denemedim. Sürekli tiyatroların kulislerine girer, yazdıklarımı gösterirdim. Kendi sahnelediğim oyunların çekimlerini verirdim. Bana yorum yapın istedim. Kimi aradı kimi hiç aramadı, başkalarından telefonumu bulup arayanlar oldu. Yılmaz Erdoğan ve Demet Akbağ’ın durumu farklıydı. Lisedeyken güvenlik kılığını giyip, meyve tabağı götürmüşlüğümde var ajan gibi. Popüler olmak ya da meşhur olmak gibi bir derdim yoktu benim. Yaptığı işi çok sevenlerin bana; “Şunu oku, bunu yap, bu filmleri izle.” demesini istedim. Çok çalıştım ödevlerime, sonucunda güzel bir birikim elde ettim. BKM Mutfak’tan da önceydi bunlar. Bir de ben istediğim bir şeyi yapana kadar peşini bırakmıyorum, sıkıcı da olmuyordum bunu isterken. Ne istediğimi çok iyi biliyordum, elimden geleni yaptım. Konservatuar okumadım, eğitimim çok başka bir şey olduğu için felsefe beni ehlileştiriyordu, egomu alıyordu. Felsefede sakinleşip, tiyatroda bu işi yapmak istiyorum şeklinde gittiği için ego, hırs olmadı hiç. Keyifle yapmak istedim bu işi.

Peki bu usta iki ismin yanına gittiniz…

Çok yavaş bir süreç aslında bu... Ne istediğimi bildiğimden kısa ve net anlattığım için beni dinlediler hep. “Ben bunu yazdım.” diye giderken bir süre sonra Yılmaz Erdoğan; “Gel sen bunu yaz.” demeye başladı bana. Okul bitince BKM’de bir yıl çalıştım. Sezonu bitirdikten sonra “Avrupa Yakası” ile başladım. Ardından Haneler,  Geniş Aile, Ali Ayşe’yi Seviyor ile devam ediyorum yola…

Kırılma noktanız için “Avrupa Yakası” dizisi diyebilir miyiz?

Benim için kırılma noktası Yağmur Ali’nin doğuşudur. Bütün insani duygularımı güncelledi.

Komedi ile çıktınız karşımıza hep, dram oynamayı düşünmediniz mi hiç?

Mutlak Adalet diye bir sinema filmim var festivalde de yayınlanacak. Burada bambaşka birini canlandırdım. İlk defa farklı bir rol üstlendim. Dramda oynamak isterim elbette.

Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

Her bebek başka bir insandır, her anne başka bir kalptir. Bazı şeyleri okuyun, bilin ama kalbiniz ne söylüyorsa o doğrudur, onu dinleyin. Çocuğunuzu sevin. O’na, onun doğasına göre davranın.

 

 

Röportaj: Aslıhan Gündüz

Fotoğraf: Event’s Hill Photography

 



 


 


 

 

 

İlginizi Çekebileceğini Düşündüğümüz Diğer Ropörtajlar
FACEBOOK YORUMLARI
YORUMLAR

Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.

Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..