Giriş Yapın

Facebook ile Bağlan Sizin adınıza paylaşım ve izinsiz gönderim yapmıyoruz.

Murat-Nihan Aslı Elmas Aygen

Çocuk Bumerang Gibi...

Murat-Nihan Aslı Elmas Aygen ile Röportaj: Çocuk Bumerang Gibi...

“İstanbul’lu Gelin” dizisinde rol alan Murat Aygen’in ve kendi gibi oyuncu olan eşi Nihan Aslı Elmas Aygen’in evine konuk olduk bu ay. Bizi kapıda neşe dolu bir prenses olan Nil karşıladı. Enerjisini hemen bize de geçiren Nil, çekimlerimiz sırasında her çocuk gibi bizi biraz zorlasa da verdiği cevaplarla hayretle kendisine bakmamızı sağladı. Bu hayretimizin altında anne babasının, onun dünyasını kurmadaki özeni yatıyor. Bunu da röportajımız boyunca Murat Bey ve Nihan Hanım’ın anlattıklarına eşlik eden Nil’in davranışlarıyla anladık. Çayımızı içtik, sohbetimizi ettik, fotoğraf çekimizi yaptık ve dolu dolu samimi bir röportaj yapmanın keyfi ile ofisimize döndük. Bizleri evlerinde misafir eden Aygen ailesine teşekkür ediyoruz.

Nil iki yaşında. Bu dönem sendrom olarak adlandırılır. Siz de durumlar nasıl?

Murat Aygen: Biz çok iç içeyiz kızımızla, kafası da iyi çalışıyor. Dile merakı var. Özel bir çocuk Nil. Hayatı nasıl paylaşıyorsak onunla da aynı şekilde paylaşıyoruz. Haliyle o sendromdan haberdar değiliz.
Nihan Aygen: Çocuğu kendi ilgi alanlarınıza katıyorsunuz ben onu anladım Nil’in serüveninde. Hayatınıza katmazsanız biblo gibi kenarda kalırsa bu çocuğun gelişimi için de iyi olmuyor. Biz öyle bir kattık ki hayatımıza; Murat evde tamir yaptığında Nil’de kendi tornavidasıyla ona yardım ediyor. Kristalleri de biliyor, arya da dinliyor, konser de izliyor, biz neden zevk alıyorsak, kızımız da hepsine ilgili. Evde Bach Minuet çaldığı bir köşesi var mesela. Ritüeli var ve çalmaya başlıyor. Ardından anne kalk Ankara Havası oynayalım diyen yanı da var. Yelpazesi çok geniş…

Bu süreçle hayatınıza “Daha” kelimesiyle birlikte başlayan cümleler dahil oldu mu? Kendime daha iyi bakmalıyım, daha sağlıklı beslenmeliyim gibi…

Biz planlı programlı yaşayan insanlarız. Bilinçli anne baba olduk. Zaten beslenmemize dikkat ederdik, ekstra dikkat edeceğimiz bir şey olmadı. Yıllardır hayatımız bu şekilde. Şeker, yağ, tuz hayatımızda minimumda. Aldığımız besinler, yemek yapış şeklimiz hep sağlıklı olma yönünde olduğundan böyle cümleler kurmadık hiç.

En başa dönelim. Nasıl tanıştınız?

Nihan, benim için Milad. 2010 yılında onu gördüğüm an karım, çocuklarımın annesi olacak dedim.
Bir proje hazırlıyordum. O projede seçmelere gelmişti. Her adayın on dakikası vardı. O kapıdan girdiği ilk dakikada ben hayatımın bu şekilde olacağını kafamda kurmuştum. Üç kez seçmelere girdi, çalışmaya başladık, hemen düşüncemi söyledim: “Sen bayağı benim karımsın, acil evlenmemiz lazım.”

Şok olmuş olmalısınız böyle pat diye söylenince… Bekliyor muydunuz?

Evet. Çıkma teklifi direk evlenme teklifi olarak gelmişti. Çok şaşırmıştım, adam hoş güzel derken bir baktım ki biz altı ay sonra evlendik.

Nil ne zaman hayatınıza dahil oldu?

M.: Çocuğumuz olacağı zaman ilk kız olacağını düşünüyoruz diye evlendiğimiz an hatta öncesinde söylüyorduk herkese. Kızımız olacak ve ismini de Nil koyduk şimdiden size söyleyelim diyorduk. 2010 yılından itibaren dünyanın neresine gidersek gidelim, ne yaparsak yapalım, özel tüm anları videolara çektik ve “Nil buraya seninle de geleceğiz.” dedik hep. Hayatımızda olan insanlara da hep bunu anlattığımız için Nil her anımızda bizimleydi, sadece kime benzediğini bilmiyorduk. Nil doğmadan önce ona verilmiş onlarca mesaj var. Onuncu yaşında bir partiyle o videoyu kızımıza güzel bir şekilde izletmeyi planlıyoruz.

Nil nasıl bir çocuk?

M.: Çok sevdiği insanları “neden sevdiğini” çok net görebiliyorsunuz. Birkaç dil biliyor ve onunla farklı dillerde konuşuyorsanız, bu Nil’i çok enterese ediyor. Dans ediyorsanız, piyano çalıyorsanız Nil sizinle birlikte oturur ya da oyuncağı farklı bir şekilde sunun, dikkatini çekersiniz. Çünkü tasarım diye bir kavram var kafasında. Daha bir yaşındaydı, balkonda bir şeyler yapıyordu. Ne yapıyorsun dediğimde “Tasarım” diyordu. Müziğe merakı da ilginç. Kulak aşinalığından dinlediği bir müziği duyduğu an hemen ismini söylüyor.  Bir gün Bodrum’da dolaşıyorduk, birden Vivaldi dedi. “Ne kızım?” dedim. “Vivaldi” diye bağırdı. Küçük bir notasını duysun hemen söylüyor.  Herkesle ilgilenen bir çocuk. İlk yaş gününde bir sürü insan gelmişti, herkesle tek tek ilgilendi. Herkesle ilk nasıl karşılaştıysa o şekilde hatırlayarak ilgilenmişti. Sonrasında da kendi işine dönmüştü.

Doğru model olmak da önemli. Nasıl yaparsanız, ne dinlerseniz çocuk da o şekilde yoğrulur… En sık yapılan hata ben yapamadım, sen yap değil midir?

N.: Sende olmayan bir şeyi çocuk yapsın demek, onu bu konuda zorluyor olmak, sadece zorlamakla kalıyor ve çocuk rahatsız oluyor bundan zaten. Bir süre sonra yapmak istemiyor. Hayat, ailece televizyon karşısında oturalım, iki meyve yiyelimden ibaretse, çocuğu piyona çalması için zorlamak anlamsız oluyor. Çünkü haklı olarak seninle beraber orada olmak istiyor.

Nil size neler öğretti?

M.: Doksan santimde geziyorsun şimdi. Aynı hizada olup, kendi gözünden bakmayı öğretiyor.

Bu öğretme sürecinde sorularına nasıl cevap veriyorsunuz?

N.: Bilmediğimiz bir şey olduğunda “bilmiyoruz” diyebiliyoruz. Anne baba olmak her şeyi bilmek anlamına gelmiyor ama bulmak zorundasın anlamına geliyor. Gel beraber bakalım, öğrenelim diyorum, birlikte öğreniyoruz.

İlk zamanlarınız nasıl geçti?

Murat sete gitmek zorundaydı ve biz kızımla evde yalnız kalmıştık. Hastanede hep Murat değiştirmişti altını eve geldiğimizde altını değiştirmem lazım, eğildim ve bir anda belimdeki ağrıdan dolayı kaldım. O an zorlanmıştım işte ama sonrası çok kolay geçti. Nil beni hiçbir döneminde zorlamadı.

Dışarıdayken biran önce eve gideyim diyor musunuz?

M.: Demez miyim… O hep oluyor. Geceden sabaha özlüyorsunuz. Gerçekten nefesini kokladığım anlar oluyor uyurken. Sağ olsun telefonlar, görüntülü konuşmalar işe yarıyor.

Baba olmak nasıl bir duygu?

Senden çıkan bir parça olduğu için, müthiş bir deneyim. Bu kadar küçük olup, bu kadar çok şey yapan bir insanla aynı evin içerisinde bulunmak çok ilginç geliyor bana. Nil’in babası olmak harika bir his, kendimi bir öğrenci gibi hissediyorum.

Peki Nil’in annesi olmak desem?

Okuma bayramında yakasına kırmızı kurdele takılan bir çocuk gibi. Çok şanslı hissediyorum kendimi.  Muhteşem bir duygu. Anlatabileceğim bir kelime yok.

Anladığım kadarıyla Nil’e doğal akışında ama farkında olarak çok şeyi öğretmişsiniz…

M.: Bebekler büyürken fiziksel aktivite ve kaslarını kuvvetlendirmek çok önemli. Çok basit bir bilgi vereyim size; çocuğun kendini kaldırabiliyor olması gerekiyor ki boğulmasın mesela. Bunun ne gibi yöntemleri olabilir? Ben eve geldiği günden itibaren önce elimi tutturmaya başladım, sonra ben kendi elimle onun ellerini kavrayıp, gücü biraz ona biraz kendime vererek, kalkmaya çalışmasını sağladım. Üç aylıkken başını tutan, tutup kendini yukarı çeken bir çocuk haline dönüştü. O refleks dedikleri şeylerin hepsi harekete dönüştü. Yedinci ayda tutunup yürüyordu. Bir yaşında yürümeye başlamıştı. Bir buçukta artık danslara başlamıştık. O zaman doktor arkadaşlarımız neden yapıyorsun diyorlardı. Ama bu hareketlerin hepsi kendine güvenen bir birey olmasını sağladı. Ben de ona güveniyorum. Omuzlarımdan inerken kontrollü bir şekilde inmesi gerektiğini biliyor ve o şekilde inerse düşmeyeceğini de. Bu öğrenim kendi doğasında olduğunda her şey çok daha kolay oluyor.

Ailelerimize neler söylemek istersiniz?

M: Çocuğunuza vermeyeceğiniz hiçbir şeyi yemeyin, yapmayın ve yaptırmayın. O zaman daha çok şey paylaşabiliyorsun. Biz bir şeyi yasaklamadık, o da bir şeyi kurcalamaya çalışmadı. Taş meraklısı, taşları topluyor. Yani çocukların mutlaka bir şeylere merakları oluyor, onları takip etmeye çalışın. Bu yanlıştır bu doğrudur diye bir şey yok. Bizden farklı değiller, sadece küçükler. Üstelik çok daha fazla bilgiye sahipler. Biz o kadar cesarete de tecrübeye de sahip değiliz. Doğumdan ziyade doğmuş olmak ve büyümeye başlamak çok zor, ona da hayatı zorlaştırmamak lazım. Bırakın kendisi öğrensin. Bir şey seyrettirdiğiniz zaman küçük ekranları, gözün başka şeyleri algılayabileceği şekilde seyrettirmeyi tercih edin. Biz öyle yapıyoruz. Böylece gözü rahatsız eden mavi ışığın etkisi, diğer renk ve ışıklarla karışınca azalıyor. İçindekileri de seçerek izletiyoruz… Paylaşım çok önemli. Önemseyin. Çocuk bumerang gibi, nasıl atarsan öyle geri geliyor. Çocuk yaptığınız her şeyi önünüze koyuyor, bu da şimdi nerden çıktı demeyin, sizden öğrendiğiyle karşınıza geliyor. Çünkü tek öğrenme kaynağı var ve o da sizsiniz. Bunu çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Bir oyuncaktan iki tane almışlığımız vardır, çünkü birini söküp tekrar takıyorduk. Bu motor gelişimi için çok önemli. Kafasının çalışmasının çeşitliliği açısından onlarla birlikte bu tarz aktiviteler yapsınlar derim.

N: Murat’ın da dediği gibi iletişim çok önemli. Ben kızımla hep konuştum. Beni anlamadığı zamanlarda bile kızıma her şeyi tek tek anlatıyordum, hala da anlatıyorum. Etrafımda gördüğüm her şeyi kullanarak iletişim kurdum onunla ve bunun etkisini görüyorum. “Günaydın evimiz” diye uyanan bir kızım var mesela. Sabah neşesi oluyor bu da. Eğer o iletişimi kuramayacağınızı düşünüyorsanız birazcık daha doğumu erteleyebilirsiniz. İlla ki biri bakıyor ama olay sadece bakmak değil… Doktorunuz ne diyorsa onu dinleyin, zamanları dışında çocuğunuzdan beklentiniz olmasın. Erken yürümesi, konuşması, yemesi çocuğunuzu ekstra bir birey yapmıyor. Çocuğunuza bir şeyleri erken vermeye çalıştığınız zaman, çocuğunuz daha akıllı olmuyor. Bu her zaman aklınızın bir köşesinde olsun.

Şubat 2018
Röportaj: Aslıhan GÜNDÜZ
Fotoğraf: Doku Photography

 

İlginizi Çekebileceğini Düşündüğümüz Diğer Ropörtajlar
FACEBOOK YORUMLARI
YORUMLAR

Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.

Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..